-
Dallar Meyveye Durdu
Bir nesil... İlimden, irfandan uzak tutulan, kurusun diye susuz bırakılan bir nesil... Kuruttuk diye sevindikleri bir anda, yeniden meyveye duran bu neslin hikayesi... M.E.B. tarafından tavsiye edilen bu romanı mutlaka okuyun.
203.50 ₺ -
Çiçekler Susayınca
Cıvıl cıvıl çocukluk çağından gençliğin umut dolu günlerine doğru uzanan hayat çizgisinde nice insanlar kaybolup gitmiştir. Pırıl pırıl sevecen bakan gözleriyle herkesi güzel gören nice genç kızlar ve delikanlılar kötülerin tuzaklarına ve çirkin emellerine kurban gitmiştir.
247.90 ₺ -
Boşluk
Huzursuzdu. İçinde günden güne büyüyen boşluğun deryasında çalkalandı. Sokaklarda gayesiz gezinip durdu. Kurtuluşu zehir dolu kadehlerde aramaya başlamıştı. Korkuyu yitirdi... En sevdiği köpeği Toni′yi de... Gönlünde devleşen boşluğu, su gibi harcadığı paralarla doldurmak istiyordu. Arzularının peşinden koştu…Koştu…Yoruluncaya kadar. Kendisine lanse edilen hayat şekliyle boşluğa itilmiş, amaçsız, gayesiz bir nesil... Ve beklenmedik bir zamanda, olmadık yerde filizlenen tomurcuklar.
203.50 ₺ -
Bir Dünya Yıkıldı
Çaresiz, başıboş bir hayat... Yıllardır ihmal edilen insanlık ve yıkılan bir dünya... Romanlarında toplum gerçeğini tüm detaylarına inerek ele alan yazar, bu romanda da neşterini ustaca kullanıyor...
166.50 ₺ -
Benim Çiçeklerim Ateşte Açar
Edebiyatımızın ilklerinden Ahmet Günbay Yıldız; kendine özgü üslubu ile yine farklı ve çarpıcı bir konuyla çıkıyor okurunun önüne. Güzel İstanbul′un, taptaze umut çiçeklerinin yeşerdiği üniversitelerinin birinde, birbirinden bağımsız tutku ve arayışların yaşandığı genç dünyalara tanıklık ediyor bu kez yazar. Birinin, sınır tanımaz arzularının kıskacında savruluşu ve sonu gelmez med-cezirlerle tükenişi... Diğerinin ise, elde ettiği iç derinliğin bütünlüğünde adım adım zirveye yürüyüşü...
203.50 ₺ -
Azat Kuşları
Halkımızın gerçeklerini, onların derdini, kederini ve sosyal meselelerini ele alarak işleyen romancımız Ahmet Günbay Yıldız′ın ′Azat Kuşları′ kısa zamanda üst üste yeni baskılar yaptı... Bu roman, romancının gözlemlerine dayanan ve halka mâl olmuş gerçek bir hayat hikayesidir. Sosyal değerleri dumura uğratılan küçük bir köy örneğiyle, koca bir toplumdaki çözülüşü ve ferdî çözüm arayışlarını gündeme getiren yazar, aynı zamanda çözüm için birtakım ipuçları da vermektedir.
218.30 ₺ -
Aynada Batan Güneş
Hayat, zorluklarla örülmüş çetin bir imtihan alanı; veya bir yarış pisti. Ayrılığı, çileyi ve zorlukların her türlüsünü omuzlamaya hazır olmayanların bu alanda tutunması ise oldukça güç. Bu güçlüklerin üstesinden gelmeye azmedenlerin elinden bırakamayacakları bir duygu çağlayanı “Aynada Batan Güneş”, caddelerin yürünmez olduğu, sokakların kan gölüne döndüğü bir dönemde, gençlerin kararmış ruhlarına aydınlığın tükenmez kaynağından bir demet pırıltı aksettirmeye çalışanların hikayesi...
314.50 ₺ -
Aşka Uyanmak
Hayatın olumsuzluklarıyla karşı karşıya gelerek bunlarla mücadelede yol göstericisi olmayan, yanlız bırakılan gençlerin açmazlarını ele alan bu roman, yepyeni tahlil ve ifade zenginliğiyle okuyucusunu sürükleyecektir.
203.50 ₺ -
Afedersin Hayat
Kavramlar sahi bu kadar ikiyüzlü müydü? Yoksa, istediğimiz gibi yorumlayışımız mıydı onları özünden koparıp birer karmaşa haline getiren? Bilmiyorum doğrusu. Bildiğim tek şey, işimize gelmeyen gerçekleri kendimize uyduruşumuz!...Maskeler utanç vericidir benim bildiğim. Utançsa, gerçeklerden gocunduğu için doğar suçlu vicdanlarda. Sahi, utandın mı yaptıklarından? Daha şimdiden hayal eder gibiyim, mektubumu okurken neler hissedeceğini... ′Afedersin Hayat!...′ diyeceksin kahırlanıp; ama hayat yaşanmışları yok etmez ki! Evliliklerde ilan gerekir benim bildiğim... Eş, dost, anne, baba... Herkesin duyumuna açık bir ilan... Sorumsuz yaşamak mutluluk gibi görünse de başlangıçta, her istediğini yapmak, sonuçlarını da göze almayı gerektirir; bunu öğrendin mi hiç olmazsa?
166.50 ₺ -
Sarıkamış Beyaz Hüzün
Bu kitap; okurları tarihin acılarla dolu bir sayfasına, 90 yıl önce bütün olanaksızlıklara ve karakışa rağmen Osmanlı askerinin vatanını korumak adına inançla ve azimle verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir hüznün hikâyesidir. Sarıkamış′la ilgili birçok bilinmeyen olay günışığına çıkıyor... Harekât öncesi göz ardı edilen raporlar… 31. ve 32. Tümen’in birbirleriyle çarpışması... Rus Çarı II. Nikolas′ın hatalı emir üzerine tutuklanmaması... Osmanlı askerinin ve halkın tek vücut olarak, karakışa yani tüm imkânsızlıklara karşı gösterdiği insanüstü mücadele… Milletlerin hafızalarında bazı yer adları âdeta mermere kazınmış gibidir. O yer adları, yıllar geçip gitse de milletlerin hafızasından silinmez. Her an hatırlanarak, nesilden nesile aktarılır. Bu yerlerden bazıları Galiçya, Yemen, Sarıkamış, Çanakkale, Dumlupınar ve Sakarya’dır… Bu adlardan birini veya birkaçını duyduğumuzda gönül telimiz hep titrer, bir garip oluruz. Tarihimiz nice zaferlerle doludur. Zaferlerimizin yanında yenilgilerimiz de vardır. Bir millet, zaferleriyle övünürken, yenilgilerden de gerekli dersleri çıkarmaya çalışır… Sarıkamış Harekâtı, her türlü imkânsızlıklar içinde, kırık bir ümidi gerçekleştirmeye yönelik, sonu hazinle biten bir harekâttır... Bu harekâtta askerimiz Rus’tan çok tabiat ile mücadele etmiştir. Bu topraklarda yaşayan herkesin ya bir akrabası ya da bir yakını bu harekâttan etkilenmiştir. Binlerce şehit kâh Ruslarla çarpışarak kâh iklimle, karakışla, imkânsızlıklarla mücadele ederek vatanı savunmuştur… . Sarıkamış/Beyaz Hüzün′de bir hüznün hikâyesini, 90 yıldır unutulanları okurken kâh gururlanacak, kâh ağlayacaksınız...
203.50 ₺ -
Medine Müdafaası Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa
“Evlatlarım! Bir söz verdik. ′Kutsal şehri isyancılara vermeyeceğiz′ diyerek, elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Ta ki son mermi, son er ve son kana dek… Bu azim, bu kararlılık bize dayanma gücü verecektir. Bunu hiç unutmayın! Ümitsiz olmayınız. Bakın, bayrağımıza iyi bakın. Herhangi bir bayrak değildir o. Şu an devletimizin düşen birçok kalesi var. Ele geçirilen birçok şehri var. Ama burası son kaledir. Devletimizin son direnme tasıdır. Belki bizim bu gayretimiz diğerlerine de örnek olursa, her yerde ittifak etmiş düşmanlara, yedi düvele karşı koyarız!” Fahrettin Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda askerimiz birçok cephede çarpıştı. Bu çarpışanlardan bazıları da Medine’deydi. Etrafları kuşatılmıştı. Yokluk içindeydiler. Ancak onlar ellerinden geleni sonuna dek yapmak için kararlı ve azimliydiler… Çamurlu su içtiler, hurma çekirdeklerinden ekmek yaptılar. En önemlisi çekirge yediler… Sadece düşmanla değil, açlıkla, susuzlukla ve sıcakla da çarpıştılar. MEDİNE MÜDAFAASI / Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa, işte bu kahraman askerleri ve binbir zorluk içinde görevini hakkıyla yapmaya çalışan Fahrettin Paşayı anlatmak için kaleme alınmıştır. Bu kitap; okurları tarihimizin acılarla dolu bir sayfasına, cesur, inançlı, şerefine düşkün, görevine sadık, bayrağına, vatanına, milletine bağlı askerlerin verdiği mücadeleye tanıklığa davet eden bir fedakârlık öyküsü…
185.00 ₺ -
Elveda Balkanlar
Sarıkamış-Beyaz Hüzün kitabının yazarından… Balkanlar tam 500 sene boyunca, dağıyla taşıyla, kurduyla kuşuyla, tozuyla toprağıyla bize yar olmuş diyarlardı. Bu nazlı diyarlar 93 Harbi diye bilinen 1877-78 Osmanlı-Rus savaşı ile elimizden çıkmaya başlamış, fetih için başlayan gidiş, son yüzyılda büyük bir muhacerete dönüşmüştü. “Elveda Balkanlar” unutulan vatanı, Balkan Harbi′ni, Balkan Göçü′nü, Edirne′nin işgal edilişini ve kurtuluşunu tüm ayrıntılarıyla anlatmak amacıyla kaleme alınmıştır. Bu kitap Balkanlar′dan, anavatanlarından göç edenlerin ve Kuşçubaşı Eşref′in etrafında bir avuç isimsiz kahramanın Edirne′nin işgalden kurtarılması için verdiği insanüstü mücadelenin öyküsüdür. "Ey Balkanlar, bu ayrılık yürekten midir? Nasıl gideceğiz? Neyle gideceğiz? Biz gitsek, yüreğimiz burada kalacak. En önemlisi buralar bizsiz, buralar öksüz kalacak. Hey gidi Koca Osmanlı. Buralar sensiz kalacak. Aysız, yıldızsız kalacak. Kur’an’sız, mescitsiz, camisiz kalacak. En önemlisi hey Koca Osmanlı, Balkanlar duasız kalacak! Bizler yetim, bu diyarlar da öksüz kalacak. Bir yanımız hep eksik olacak…" Balkan Muhacirlerinden Yusuf “Enver Bey siz şimdi İstanbul’a dönün… Biz de başımızı alıp gidelim. Ne olacak? Belki bir yerde beklenilmeyen bir savaş olur, erir gideriz; zaten Edirne’yi kurtarmak için yola çıktığımız zaman ahdimiz bu değil miydi? Biz bu yola çıkarken, başımıza geleceklere peşin peşin razı olmuş insanlarız… Ama bugün elimize geçen fırsatı kaçırırsak, tarih bize lanet eder. Bu fırsat, düşmanın kucağında ve bıçağında olan milletdaşlarımızın son ümididir. Tarihin tükürüğünü yüzümde duymak istemiyorum.”
240.50 ₺ -
57. Alay Galiçya Ölümsüz Alayın Öyküsü
"Ölüm en çok 57. Alay′a yakışırdı sanki. O alay ki düşmana savaş meydanını dar etmiş, nasıl dövüştüğümüzü gören düşman çareyi kaçmakta bulmuştu. Çünkü 57. Alay, muharebe meydanında var olmak için ölüme meydan okumuştu. Ölmekle hayat bulacağını çok iyi anlayan kahraman alayımız, bu sebepten Arıburnu Çıkarması′nın ilk iki gününde üçte ikilik mevcudunu yitirmişti. Çok iyi hatırlarım; bölüklere kumanda edecek subay bulamayınca, tabur imamlarına kumandanlık görevi verilmişti." Onlar Çanakkale Cephesi′nden sonra yine ateşe atılmak için sekiz haftalık bir yolculuğun ardından tam 33 bin asker ile Galiçya′ya gittiler. Vatanları için olmasa da, savaşmaya mecburdular. Görevlerini hakkıyla yerine getirdiler. Bu görev esnasında tam 12 bin şehit verdiler, bunlardan 95′i subay, 7 bini er idi. Diğerleri ise "kayıp" diye tarihe geçtiler. Süleyman Nazif′in dediği gibi, Çanakkale bundan sonra bir isim değil, bir tarih olacaktır. Galiçya da onun zeyli. İsmail Bilgin′in kaleminden, vatan topraklarından kilometrelerce uzakta savaşan askerlerimizin, 57. Alay′ın öyküsü...
133.20 ₺ -
57. Alay Çanakkale
EFSANE ALAY ÇANAKKALE’DE KURULUYOR Göremediği bebeğinin mektuba çizilmiş ayak izi koynunda, yarımadayı aylarca arşınlayacak, Kara Emin; Alay’ın Rum Doktoru Dimotriyati ile İmamı Hasan Fehmi’nin dostlukları; Ve şehitliğe koşan genç Mehmetçikler… 57. ALAY, 25 Nisan 1915 sabahı emir almamasına rağmen komutanları Mustafa Kemal’in kişisel inisiyatifiyle Conkbayırı’nda büyük kara çıkarmasını durduran Osmanlı alayıdır. Bu alay Çanakkale’de yok olmayacak ve Galiçya ile Filistin’de de mühim görevler alacaktır. İsmail Bilgin’in Genelkurmay’da yaptığı araştırmalar sonucu hazırladığı ve sarsıcı savaş sahneleriyle 57. Alay Çanakkale romanı okurun hafızasından çıkmayacak.
66.60 ₺ -
Türkiyenin Zihin Tarihi
İslam büyük ve muhteşem bir medeniyetse eğer, Osmanlı da büyük ve muhteşem bir kültürdür. Bu mirasın, her nasılsa, bugün bize yaşayarak kalanı ile yetinsek bile; bu onun büyüklüğünü, sezgisel düzeyde de olsa, idrake yeterlidir. Osmanlı’nın kuşatıcı estetik ve entelektüel mirası üzerine yazılanlar, maalesef, çoğu defa bilineni tekrarlamaktan veya deskriptif olmaktan öteye gitmiyor. Halbuki, onun sistemli, kavramsal ve analitik bağlamda yeniden inşası gerekiyor. Şayet bu yapılmazsa Osmanlı kültürünün büyüklüğünü, sezgisel idrakimize değil, zihinsel idrakimize mâl etmemiz mümkün olamayacaktır. İşte bu noktada doğan ihtiyaca karşılık Türkiye’nin Zihin Tarihi, Osmanlı kimliği ve kültüründen yola çıkarak Türkiye’nin zihin tarihini; dönemin aydın ve entelektüelleri, edebiyatı, saray ve kent kültürü, Batılılaşma ve Oryantalizmle etkileşimi başlıkları çerçevesinde irdeliyor. “Türk Kültürü Üzerine Kuşatıcı Bir Söylev” alt başlığıyla sunulan çalışma, Osmanlı kültürü ve zihin tarihinin, günümüz Türkiye’sinin ve Türk toplumunun oluşumu üzerindeki etkisini Hilmi Yavuz’un engin birikimi ve eşsiz üslubuyla sunuyor. Resmî ideolojinin ve arşiv belgelerinden yapılan okumaların ötesinde bir medeniyetin ruhuna nüfuz ederek onu anlamaya çalışan Yavuz, bambaşka bir Türkiye haritası çiziyor.
51.80 ₺ -
Okuma Biçimleri
‘Zamanın ruhu’nun, edebî okumaları, ağırlıklı olarak romana ve düzyazı türlerine doğru yönlendirdiği bir dönemde Hilmi Yavuz; şiiri, teorik okumalarla yeniden gündeme taşıyor. Geçmiş ve günümüz şiirinin biçim ve imgelem açısından ele alındığı metinlerin yanı sıra diğer sanat ve sosyal bilim dallarına ilişkin anekdotlar da Yavuz’un engin birikiminden süzülerek sayfalara yansıyor. Şiir ve poetika, okuma biçimleri, dil felsefesi odaklı metinlerle birlikte sinema, heykel, müzik, fotoğraf ve resim, sanat temalı yazıların ana başlıklarını oluşturuyor. Yahya Kemal, Sezai Karakoç, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mevlânâ Celaleddin-i Rumî, Behçet Necatigil, Hölderlin gibi sayısız yazar, şair ve dünürün eserlerine dikkati çekerken; Yunus Emre, Mozart, Cinuçen Tanrıkorur, Kamil Fırat, Rahmi Aksungur gibi birçok sanatçının dünyasına açılan kapıları aralıyor. Kitaptan: “ ‘Okuma Biçimleri’nden bir edebî metnin okunma, yorumlanma ve anlamlandırılma biçimlerini kastettiğimi belirtmeliyim. Şüphesiz bir metin, birbirinden çok farklı bağlamlarda okunabilir; ama galiba, en doğrusu, öncelikle, bu bağlamların neler olduğunu ortaya koymak olmalıdır. (…) Edebiyat teorileri, bunu ya yazar merkezli olarak okuma, yani ‘yazarın niyeti’ni (intentio auctoris) açığa çıkaracak bir okuma; ya metin merkezli okuma, yani ‘metnin niyeti’ni (intentio operis) açığa çıkaracak bir okuma; yahut da okur merkezli okuma, yani ‘okurun niyeti’ni (intentio lectoris) açığa çıkaracak bir okuma biçiminde öbeklendirirler. Oysa eleştiri pratiği, edebiyat teorilerinin bu kesin sınırkoyucu öbeklendirmelerini aşan, teoriyle pratiğin örtüşmediği durumlarla karşı karşıya bırakır bizi.”
62.90 ₺ -
İslamın Zihin Tarihi
Modern(leşmiş) okur-yazarların katı reflekslerinin aksine Hilmi Yavuz, şiirsel-düşünsel serüveninin başından beri çokyönlü okumalarıyla, kendine özgü bir yol üzerinde yürüyerek, özellikle tasavvuf irfanından devşirdiği birikimi ve inşa ettiği duyarlılığı hem şiiri hem de düzyazıları açısından temel bir kaynak haline getirmiştir. İslam’ın Zihin Tarihi de şiirden felsefeye, tasavvuf irfanından siyasete geniş bir ilgi alanına ilişkin tecessüsünü dersleriyle, söyleşileriyle ve yazılı tanıklıklarıyla dile getiren Hilmi Yavuz’un İslam üzerine yazdığı makalelerden oluşuyor. İslam’ı; Türklük, felsefe, tasavvuf, siyaset, bilim, medeniyet, Oryantalizm ve aktüel olaylar çerçevesinde çok katmanlı bir analize tâbi tutan Yavuz; derinlikli okumaları ve birikimiyle, okura İslam’ın zihin tarihinin haritasını sunuyor. Bir Müslüman Aydının İslam Üzerine Düşünceleri alt başlığını taşıyan kitap; İslam’ın sosyal bilimlerle, gelenekle ve güncelle olan ilişkisini, Hilmi Yavuz’un billurlaşmış üslubu ve birikimi çerçevesinde bir araya getiriyor. Türk Müslümanlığının mezhepler tarihine uzanan kompleks yapısından, Gazali’nin İslam kelamı ve felsefe tarihindeki konumuna; akıl-doğa-vahiy üçgeninde gelişen din ve rasyonalite çözümlemelerinden, felsefeyle ilahiyatın çarpıştığı Çifte Hakikat doktrinine; tasavvuf ve mana âleminden, nefs terbiyesinin Yunan felsefesindeki karşılığına; siyaset/reform/demokrasi gibi kavramların İslam çerçevesinde yorumlanışından, “İslam terakkiye mâni midir?” sorununa; İslam medeniyetinin ışığında Türkiye’de ve dünyada gelişen oryantalist söylem eleştirisinden, türban/Ateizm/Kur’an’ın profanlaştırılması/kamusal alan gibi birçok güncel konu, İslam’ın Zihin Tarihi’nde bir araya geliyor. Hilmi Yavuz’un yazılarında temel bir kategori olarak yer alan evrensellik, onu hem modern düşüncenin kurucularının akrabası kılıyor; hem de İslam’ın doğasına özgü olanı, düşünme ve din ilişkileri bağlamında söz konusu edinilenleri yakalamasına imkân sağlıyor. Yavuz’un yalnızca konuları derinlemesine bir analize tâbi tutmak ve eleştirmekle kalmayıp, mevcut sorun ve konulara yeni çözümler ve yaklaşımlar geliştirmesi okur önünde yeni ufuklar açıyor.
18.50 ₺ -
Felsefe Yazıları
Felsefe Yazıları, diğer eserlerinden farklı olarak Hilmi Yavuz'un felsefeci kimliğini öne çıkarırken, birikim ve analizlerine vurgu yapıyor. Kuram-dil bağıntısı, felsefe eğitimi ve dili, soyut-somut ilişkisi, varlık ve zaman, yapısöküm gibi belli başlı felsefe başlıkları üzerine yazılmış makalelerden meydana gelen kitap, konuları Yavuz'un bakış açısıyla ele alıyor. “Descartes de Felsefenin İlkeleri’nde, kitabını Latinceden Fransızcaya çevirene yazdığı mektupta şöyle diyor: ‘Felsefe bir ağaç gibidir: Kökleri metafizik, gövdesi fizik, bu gövdeden çıkan dallar da öteki bilimler.’” Descartes gibi Hilmi Yavuz da felsefeyi salt söylevler bütünü olmaktan başka bir noktaya taşıyıp diğer bilim dalları, edebiyat ve sanatla ilişkilendiriyor. Wittgenstein’dan Derrida’ya, Marx’tan Sartre’a, Sassure’den Durkheim’a, Nietzsche’den Kierkegaard’a çeşitli isimleri ve kuramlarını karşılaştıran kitap, okura yeni ufuklar kazandırıyor.
59.20 ₺ -
Belleğin Kuytularından
“Belleğin Kuytularından ile gerçekten zor, ama o ölçüde de talihsiz bir işe giriştiğimin ta başından beri farkındayım. Bu portrelerin arasında dost olduklarım da, olmadıklarım da var çünkü... ‘Zor’ olan dostları yazmak, talihsiz olan da dost olmayanları. Ama şunu da belirtmeliyim: Dostlarımı yazarken de dost olmayanları yazarken de, kendimce ve olabildiği kadarıyla mesafeli ve soğukkanlı olmaya çalıştım. Yine de, ironi ve mizahtan, hem dostların hem de dost olmayanların hisselerine düşeni aldıklarını söylemeliyim. Bu konuda hiç de mesafeli davranmadım. Duvarcılıkta, taşı gediğine koymak esastır!”
185.00 ₺ -
Alafrangalığın Tarihi
Alafrangalığın Tarihi, alışılmış türden bir tarih kitabı değil. Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dönüşüm sürecinde ve elbette Cumhuriyet’ten sonra, alafrangalık, doğrudan doğruya modernleşmenin zihnî arka planını yeniden inşa etme bağlamında bir ‘kavram tarihi’ olarak ele alınmaktadır. Hilmi Yavuz’a göre ‘alafrangalık’ kavramının tarihi; modernleşme, Oryantalizm, rasyonalite (ve dolayısıyla, Aydınlanma) kavramlarının alımlanış biçimleri ile üst-belirlenmiş bir tarihtir. Osmanlı-Türk alafrangalığının, bu üç temel-koyucu kavramın karşılıklı ilişkilerinin belirlediği bir problematik olarak okunması gerekir. Bu doğrultuda alafrangalık, Oryantalizm olarak alımlamanıp temellük edilmiş Batı modernizminin, rasyonel ve Aydınlanmacı bir dönüşüm olduğunu zannetmekten ibaret yanlış bir bilinçlenmedir.
17.13 ₺ -
İki Kişilik Rüyalar
Sulara anlatılacak rüyalardandı. Akan sular yoktu oysa. Su yerine kâğıt yetişti imdada. Okuyanlar önce duyduysalar, "İşte budur, ben de bu rüyanın tam şurasındayım" dediler. Böyle evler görmüşler, böyle bahçelerde yitirdikleri olmuştu. Ama kapıların bu kadar kendine açık ve bu kadar kendine kapalı olduğunu henüz bilmiyorlardı.
6.51 ₺ -
Yanmak Vakti
İnsan ben′den kurtulduğu anlarda sessiz izdüşümleri bırakır sonsuza... Nereden geldiği meçhul bir sesin ardında, birler vardır binlere bedel hikayeler yaşayan. Hayata anlam veren erdemleri yeniden diriltmeye çalışan bir neslin kendisiyle ve hayatla hesaplaşmasının metafizik kırıntıları, hikaye uslubunun akıcılığıyla bu kitapta...
5.48 ₺ -
Sur Kenti Hikayeleri
Bugün Sakine’yle iki defa göz göze geldim. Dünyanın en güzel iki ülkesine sahip olduğumu da, karanlık bir han odasından başka bir yer olmadığımı da bugün anladım. Gözlerine mil çekilmiş bir tek gün, gözlerine sürmeler çekilmiş yılların öcünü fazlasıyla aldı benden.” “Bir yol nereye gider? diye sordu kendine. İnsan ancak adresi olmayan bir yolcuyu uğurladığında yolların bilinmezliğini keşfediyordu. Giden bir tek yola gidiyor, kalan sayısız pek çok yolun sır dolu düğümlerini çözmeye mahkum oluyordu. Kendisinden ayrılanın ölümün yoluna mı, ihanetin yoluna mı, yoksa tekrar kavuşmanın yoluna mı girdiğini asla bilemezdi insan. Uğurlayan, uğurladığıyla beraber pek çok mesafeye bölünüyordu…”
11.84 ₺ -
Otoyol Uykusu
Kemal Sayar′dan bu defa bir öyküler demeti. Sağlam bir kurgu, ironik bir dil ve hayatın girdabında bocalayan insanlar… Rüyalar, gerçekler, tasavvufi göndermeler, psikanaliz, ironinin arasından yüzünü gösteren hikmetli sözler, ince bir duyuş gücü, çocukluk yaraları, yalnızlık, kalbe dönüş, aşk, postmodern savrulmalar eşliğinde yer yer fantastik öykülerle Otoyol Uykusu… Her dakika koşuşturma. Bitmeyen telaşe. Baş döndüren teknoloji. Gazeteler. Ritmik yaz şarkıları. Gece. Gündüz. Ve uzakta belli belirsiz, tenha bir yol. Tüm gördüklerimiz bir rüya olmasın sakın? Baş döndürücü hız ve ego çağında ruhumuza birden batan iğnelerin bir sebebi olmalı. Kemal Sayar o sebebi bilgelikle yakalıyor, şair titizliğiyle işlediği kelimelerle tarif ediyor.
6.17 ₺ -
Nun Masalları
Nazan Bekiroğlu’nun Unutulmaz Eseri “Nun Masalları” Timaş’ta. Masal gemisi, nihayet İstanbul Boğazı’ndan, son padişahla son şehzadesini alarak uzaklaştı. Hiçbir şey kalmadı geriye. Bir büyük boşluk kaldı geriye. Bir deutun bunları, bulutların ufuk üzerinde koştuğu güz akşamları, kıyıya iyice yanaşan masal gemilerinin gölgelerine bakarak ve dahi o gölgeleri kendisi gibi görebilecek başkalarının varlığını da vehmederek dalgalara söyleyen öykücü.
148.00 ₺ -
Kalp Süvarileri
“Bir dertli kul idim derman arayan…” diye söze başladı Beyazid-i Bestami: “Kalbime bir süvari gibi indim. Bütün ellerimle Hakk’ın kapısını çaldım, belâ eliyle çalmadıkça kapı açılmadı. Bütün dillerle izin istedim, hüzün diliyle istemedikçe izin verilmedi. Bütün ayaklarla O’na giden yolda yürüdüm. Yokluk ayağıyla yürümedikçe dergâhına varamadım… Denildi ki, ‘Ey Bayezid! Nefsinden boş ol. Hiç ol da gel.’ Yıllarca gayret ettim. Ve bir gün sükût edince baktım ve gördüm ki derdim, dermanım imiş… Şimdi sen başlangıç istiyorsan kalp süvarisi, beden piyadesi ol da yola çık!” Rabiatül Adaviye, Ebu Hamid Gazali, Şems, Mevlana, Yunus Emre, Hallac-ı Mansur, İbrahim Edhem, İbni Cella, Yusuf b. Hüseyin, Muhyiddin Arabî… Onlar kalp süvarileriydiler; benliklerini aşkla yakıp kül ettiler. Münire Daniş, evliyaullahın hayatlarından dönüm noktası kesitleri öyküleştirdi. “Kalp Süvarileri”, aşk bilgelerinin çarpıcı hayatlarını bugüne taşıyor.
10.36 ₺ -
Şehirleri Süsleyen Yolcu
Çocuk, ‘Lafza-i Celal’i gördüm’ demiş, ‘yıldızlarla yazılıydı. Ayın on beşinde olduğu gece, Lafza-i Celal’i gördüm, pırıl pırıldı, göz kamaştırıcı.’ Dinleyenler önce ağlamışlar, sonra deliliğine hükmetmişler. Dinleyenlerden dinledim. Üçü ihtiyar, biri genç, diğeri orta yaşlı. ‘Nasıl olur? Kaçık bu yahu!’ diye söyleniyorlar. Hep aynı alaycı bakış, aynı hayret ve deliliğe hükmetmeler... Bir çocuk geçti dükkânın önünden. Koştum, ardından bakakaldım. Çocuk gittikçe büyüyor, uzaklaştıkça billurlaşıyordu. Yol uzadı, çocuk büyüdü, büyüdü, göğe uzandı, mekâna sığmıyordu. Saçlarının göğe kavuştuğu yerde Taha ve Yasin okunuyordu… Bir usta yazarın ilk hikâyelerini okumak heyecan verici bir yolculuk… Sadık Yalsızuçanlar’ın ilk kitabı Şehirleri Süsleyen Yolcu, Yalsızuçanlar’ın bugünkü üslubuna ilişkin çok şey ima ediyor. TYB Öykü Ödüllü kitap özgün dili ve anlatımıyla okuyucuyla buluşuyor.
5.14 ₺ -
Hiç
"Pencereye gitti, perdeyi araladı. Kuşbakışı baktı. Bir şey göremedi. Kışbakışı baktı, donuk bir hayat gördü. Kasbakışı baktı, şiddetli bir hayat gördü. Kurtbakışı baktı, siyah beyaz gördü. Koçbakışı baktı, ot gibi bir yaşam gördü. Körbakışı baktı, beyaz gördü. Kembakışı baktı, siyah gördü. Külbakışı baktı, gri gördü. Kelbakışı baktı, kılsız bir yaşam gördü. Kilbakışı baktı, sarı bir yaşam gördü. Küfbakışı baktı, güz gördü. Köybakışı baktı, somun gördü. Kurbakışı baktı, eşcinsel bir yaşam gördü. Kılbakışı baktı, kel bir yaşam gördü." “Masadaki kamış ve kâğıtların, mürekkep ve divitlerin, sehpadaki küllüğün, mutfaktaki tek kapılı eski buzdolabının kendisine ait olmadığını, nesnelerin de kendi başlarına var olduğunu, bu yüzden hiç olduğunu düşünüyor, bu yüzden evlenmek istemiyor, ev veya araba almak, hukuk bürosu açmak, kâğıda küreğe boğulmak, markalı giysiler giyinmek, ayakkabılar takınmak saçma geliyordu. Saçmaya kafa yoran hiççi yazarları bu yüzden seviyordu. Onlara yakınlaştıkça nesnelerden uzaklaşıyor, uzaklaştıkça dokunmanın ağırlığını yükleniyor, böylece kabuğunu döktüğünü, özden ibaret kaldığını, gerçekten var olduğunu, varlığın yokluktan geçtiğini fark ediyordu. Hayata bir derviş ve bir çocuk hayretiyle yaklaşan hattat... Varlığı anlamlandırma çabasındaki bir modern zaman dervişi eşyaya ve olaylara nasıl bakar? Altı yılda bitirdiği hukuk eğitimine metelik vermeyip hayatını kaleme, kâğıda, hüsnühatta adayan dervişin irfan yolculuğu... Usta yazar Sadık Yalsızuçanlar'dan eşsiz bir anlatı…
9.59 ₺