-
İmparatorluğu Kurtarmak
Osmanlı Devleti'nin özellikle XIX. yüzyılının ikinci yarısında karşılaştığı sorunları -göç, ticaret, modern kurumlar, siyasal, toplumsal ve sosyal değişim- konu alan bu çalışmada, olayların arka planlarıyla ilgili yazışmaların ve tartışmaların geçtiği arşiv belgelerine yer verilmiştir. Belgeler incelenirken resmi politikaların ve ortak söylemlerin oluşumunda kurumların üstlendiği roller bütün çıplaklığıyla ortaya konmuştur.Osmanlı Devleti'nde modernleşme, "İmparatorluğu Kurtarmak" için verilen mücadelenin adıdır. Osmanlı aydınları, Batı'nın meydan okumasına karşı çareyi siyasi, iktisadi, sosyal ve kültürel alanlarda yine onun kurumlarını, yöntemlerini ve yaklaşımlarını devşirmekte bulur.Bu kitapta her şeye rağmen verilen bir kurtuluş mücadelesinin acı sonunu da okuyacaksınız.
105.85 ₺ -
İstanbul Evliyaları
Güzel İstanbul'u çepeçevre saran çok renkli bir kuşak vardır: Hemen her mahallede, hemen her sokağın başında bu kuşaktan bir tutam, bu kuşaktan bir parça, şehrin o kendisine has havasına bir başka özellik verir, "hayal şehri" bütünler, onun insanlarını daha imanlı, daha kuvvetli yapar sanki... Bu çok renkli kuşak evliyalardır. İstanbul Evliyalan'nda evliyalar etrafında anlatılagelen çeşitli menkıbe ve rivayetler İstanbul sokaklarından derlenerek bir araya getiriliyor. Halkın dimağından, dilinden süzülen bu efsanevi gerçekleri kimi zaman ürkerek kimi zaman şaşırarak okuyacak ve başka âlemlerin varlığından haberdar olacaksınız.
164.25 ₺ -
Siretler Ve Suretler
Yazmaya karar verdiğim insanları seçerken bilim, kültür, sanat, siyaset vb. hayatımızda önemli yerlerinin bulunup bulunmadığına dikkat ediyor, bir de adları duyulmamış, kıyıda kösede kalmış değerli insanları bulup gün ışığına çıkarmaya çalışıyorum. Mercek altına alınacak tarafları genellikle konuştuktan sonra ortaya çıkıyor. İtiraf ederim, tanıdıklarımı yazmak daha hoşuma gidiyor, çünkü aynı zamanda hatıra tadı taşıyan bir metnin ortaya çıkacağını biliyorum. Ancak tanıdığımı zannettiğim insanları aslında pek tanımadığımı "yakın plan"dan bakınca anlamışımdır. Daha önce tanımadıklarımı uzun uzun konuşup -varsa- eserlerini okuduktan sonra yazdım. Doğrusu, yaptığım işin önemli olduğuna inanıyorum. Zaten bu inancım olmasa bu metinleri kitaplaştırmazdım.
35.77 ₺ -
İstanbul Hikayeleri
İstanbul Hikâyeleri'nin kahramanları halktan kişiler, bazen de IV. Murat yahut musahibi olan Meddah Tıflî Efendi gibi gerçek karakterlerdir. Bu hikâyelerde, gerçek üstü öğeler kullanılmaz, her şey neredeyse neden-sonuç ilişkisi içinde gelişir. İstanbul Hikâyeleri klasik romanslara benzeseler de genellikle gündelik, sıradan olayları anlatır okuyucuya.Sipahi Şadan ve Acuze'nin Kızı Hikâyesi, Evhad Çelebi Hikâyesi, Cevrî Çelebi Hikâyesi, Hançerli Hanım Hikâyesi, Tayyarzade Hikâyesi, Tıflî ile İki Biraderler Hİkâyesi'nin sadeleştirilmiş ve orijinal biçimlerinin bulunduğu kitapta, Hançerli Hanım Hİkâyesi'nin resimlerine de yer verilmiştir.
127.75 ₺ -
Osmanlı Maliyesinin Şeffaflaşması
Bütçelerin yayımlanmaya başlaması aynı zamanda Osmanlı maliyesinde şeffaflaşma sürecinin de başlaması anlamına gelmekteydi. Bütçe verilerinin hangi ölçüde gerçekçi olup olmadığı bir yana, daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe yayımlanmış ve bu gelenek Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar devam etmiştir. Osmanlı maliyesinin şeffaflaşması Batı baskısıyla yakın ilişkilidir. 1854 yılında Osmanlı Devleti dış borçlanmaya başladıktan bir süre sonra, borç veren ülkeler alacaklarının hangi düzeyde risk altında olup olmadığını anlayabilmek için baskı yapmaya başladılar. Borçlanmayı sürdürmeyi düşünen Osmanlı devlet adamları, bu dış isteklere cevap verme ihtiyacı duydular. Bir taraftan da, başta Ceride-i Havadis olmak üzere gazeteler İngiltere, Fransa, Hollanda, Rusya gibi yabancı devletlerin bütçelerini yayımlamaya başladılar. Bunların Osmanlı devlet adamları üzerinde özendirici etkileri oldu. Önce 1276 ve 1277 bütçelerine ait tablolar gazetelerde yayımlandı. Sonunda ilk kez 1279 bütçesi kitap olarak basıldı. Daha sonraki yıllarda da pek çok bütçe kitap olarak basılmıştır. Yayımlanan bu bütçeler içinde en kapsamlısı 1279 bütçesidir. Özellikle eyalet ve nezaretlere ait gelir ve giderlerin de tablolar halinde bir önceki yıl bütçeleriyle karşılaştırmalı olarak verilmiş olması Önemli bir farkı göstermektedir. Bu yönden de araştırmacılar açısından önemli bir kaynak niteliği taşımaktadır. 1279 (1863 - 1864) bütçe cetvellerindeki ayrıntılar maliye tarihi çalışmaları açısından eşsiz bilgiler içermektedir. Toplam kamu gelirlerinin bölgeler itibariyle nasıl dağıldığı, en az ve en fazla gelir tahsilatının hangi eyaletlerden yapıldığı, vergi türlerinin bölgelere göre tahsil miktarlarındaki farklılıklar ve nedenleri bütçe cetvellerinin incelenmesiyle hemen tespit edilebilecek hususlardır. Benzer bir çalışma kamu giderlerinin nezaretler ve diğer kamu kurumları arasındaki dağılımı açısından da yapılabilir. Ayrıca bakanların, müsteşarların, valilerin, mutasarrıfların, bazı diğer kamu görevlilerinin, hatta valide sultanın aldıkları maaşlar arasındaki farklar açıkça görülebilmektedir. Bazı kamu kurumlarının kuruluşu ve kaldırılışıyla ilgili kayıtlar da önemlidir. İlgili yıl bütçe verileri ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel değerlendirmeler yapmayı da sağlayacak özellikler taşımaktadır. A'şâr tahsilatından hareketle eyâletler ve bölgeler itibariyle zirai hasılatın miktarına; ağnam ve canavar (domuz) rüsümundan hareketle hayvan varlığına ulaşılabilir. Tersanelerin bulunduğu yerler, gemi inşa kapasitesi gibi konular hakkında bile bilgilenmek mümkündür. Söz konusu bütçe yılında ekmek, yağ, mum, odun, kömür, tekstil, kırtasiye, erzak, müzik aletleri, tıbbi cihazlar ve değişik malların fiyatlarında ucuzlamaların olduğu da kayıtlardan anlaşılmaktadır. Yine bedelat-ı askeriye ve canavar rüsümundan Osmanlı Devleti'ndeki gayrimüslim nüfusun eyaletler itibariyle dağılımı hakkında bilgiler çıkarılabilir. Açıkçası bu bütçe dönemle bağlantılı farklı uzmanlık alanlarını ilgilendiren araştırmalara yönelik önemli bir kaynak özelliği taşımaktadır. Osmanlı Maliyesinin Şeffaflaşması yayımlanmış ilk Osmanlı bütçelerini araştırmacılara ve ilgililere sunmayı amaçlamaktadır.
142.35 ₺ -
Hiç
Şu otuz yıllık Ömr-i tercüme-i halimdir. Şimdi kırkındayım, on yıl azade kaldı nihan. Ahiretten dönüşümde o ölen "neyzen" için Karşıma çıktı şu suret ile "eşkâli zaman"... Neyzenlikteki ustalığıyla birlikte yergi ve taşlamalarıyla ünlenen Neyzen Tevfik uzun yıllardan sonra okurlarıyla buluşuyor. Neyzen'i tanımayanların onunla tanışacağı, unutanların hatırlayacağı bu yeni baskıda kimi sözcükler ve tamlamaların anlamı sayfa altında açıklanmış ve gerekli açıklamalar dipnotlarla verilmiştir.
54.75 ₺ -
Bir Zamanlar İstanbulda
İstanbul... Şehirlerin ecesi... Pek çok açıdan oldukça şanslıdır İstanbul. Gerek ziyaretçileri, gerek sakinleri onun büyülü güzelliğinden kapılmış, durmadan, yorulmadan, yetinmeden hep onu anlatmıştır. İstanbul'u anlatan kitaplar başlı başına bir kütüphane oluşturacak denli çok ve çeşitlidir bu nedenle. Yazarı belli olmayan Bir Zamanlar İstanbul'da... geçip gitmiş İstanbul'u, gelecek kuşaklara anlatma arzusuyla kaleme alınmış; ancak benzerlerinde görmeye alışık olmadığımız eleştirel bir yaklaşımla eksikleri ve yanlışlarıyla... Bir Zamanlar İstanbul'da... okuyucusuna geçip gitmiş İstanbul'da keyifli bir seyahat teklif ediyor.
54.75 ₺ -
Alatav'dan Şardağına
Her türlü seyahatin, özellikle yurt dışına yapılan seyahatlerin çok ufuk açıcı olduğunu söylemeye gerek var mı? Gerek elinizdeki kitapta anlattığım seyahatlerde, gerekse diğer seyahatlerim sırasında birçok mesele üzerinde yeniden düşünme fırsatı buldum. Vardığım sonuçları -yıllar önce bir yazımda anlatmıştım- şöyle özetleyebilirim: Bugünkü Türkiye, tarihin belli bir döneminde dünya konjonktürünün dayattığı sınırlar içine sıkışmıştır; bir de sınırları kalbimizde çizili büyük Türkiye var. Çok değil, yüz yıl kadar Önce, kalbimizdeki Türkiye'nin reel karşılığı vardı. Onun İçin Bosna'da, Kosova'da, Karabağ'da, Doğu Türkistan'da, Irak'ta vb. zulme uğrayanların acısını bugün de yüreğimizde hissediyoruz. Kan bağının ve millî sınırların çok Ötesine geçip müşterek tarihten ve ortak kaderden beslenen bir duygudur bu.
6.76 ₺ -
Hayat Müzikle Devam Eder
"Hiçbirimiz birbirimizden farklı değiliz. Bütün kültürler birbirleriyle benzerdir. Müzik bizim ortak lisansımız, ortak muhabbetimizdir. Müzik ve dans sayesinde de hepimiz kardeşçe bir araya gelebiliriz. Bu hiç zor değil!" Ömer Faruk Tekbilek Müzik, diğer sanatlar gibi, bir "gei-do" olarak, yani insanın ruhuna, kökenine, asli kaynağına doğru çıkılacak yolculuğun yolu yordamı olmalıdır.Sadık Yalsızuçanlar okurları müzikli bir yolculuğa davet ediyor ve onlara evreni müzikle anlamanın olanaklarını anlatıyor.Şebnem Ferah'tan Kudsi Erguner'e; Teoman'dan Bergen'e; Diyarbakırlı Celal'den Edith Piaf'a; Neşet Ertaç'tan Yavuz Çetin'e; müziğin farklı türlerinden yorumculara başka bir gözle bakmak için...
73.00 ₺ -
İstanbul Cehennemi Tarihte Büyük Yangınlar
İstanbul yangınları, dünyada benzerine rastlanmayan birer dramdır.Tarih, İstanbul'da cehennemler yaratan bu düşmana "ejderha" adını vermiştir. Bu ejderha, yedi başlı değil, bazen ateş saçan yirmi yedi başlıdır. Zaman olmuştur ki bu "ejderha" İstanbul'un yarısını yalayıp geçmiş, arkasında yüzlerce ve binlerce çıplak insanı harabeler arasında bırakmıştır.Küllerinden doğan İstanbul'un yangınlarda yaşadıklarını şaşırarak ve üzülerek okuyacaksınız.
87.60 ₺ -
Babil'den Dragomanlara
Bu kitaptaki makalelerin hepsi şu ya da bu biçimde tarihle ilgilidir. Makaleleri başlıca üç grupta topluyorum: Geçmiş tarih hakkındaki makaleler, bugünkü tarih hakkındaki makaleler ve genel olarak tarih hakkındaki makaleler. Açıkçası birinci ve ikinci grubun örtüştüğü söylenebilir. Ben, ikinci kategoriyi, güncel tarihi, olaylar ya da süreçler olup biterken devam eden tartışmalarla sınırlı tutmaya çalıştım. Üçüncü gruptaki makalelerde ise tarihçinin işleri ve görevleri değerlendirilmekte, özellikle de bölgenin içinden ve dışından olanlar açısından Ortadoğu'nun tarihini yazmaya özgü sorunlar ele alınmaktadır.
18.25 ₺ -
Florinalı Nazım
“Deha sahibi bir şair olduğuna, kâinatça tanındığına ve şaşaalı bir edebî hayat yaşadığına samimiyetle inanmakla kalmayıp buna herkesi inandırmak için ümitsizce mücadele eden Florinalı, kendi kendisiyle doluydu ve bütün kitapları aslında kendisine dairdi. Abdülhak Hâmid gibi büyük şöhret olmayı en tabii hakkı olarak görüyor, şöhretin yolunun da basından geçtiğini iyi biliyordu. Reklâmın kötüsünün olamayacağını erkenden fark etmiş ve gazetelerde kendinden söz ettirmek için hayran olduğu tanınmış şahsiyetlere işlerinde yardımcı olmaya ve Tevfik Fikret gibi herkesin saygı duyduğu “büyük ölüler”in ölüm yıldönümlerinde ihtifaller düzenlemeye başlamıştı. Hakkında yazılan övgülerin hepsi istihzalıydı, fakat o istihzayı ya fark etmiyor yahut fark etmemiş gibi davranmak işine geliyordu. Peyami Safa’nın kendisini “şiir kralı” ilân etmesini de çok ciddiye almıştı. O artık “Türk Şiir Kralı”ydı.”
54.75 ₺ -
İletişim Deveran Mı Kesik Devre Mi
İster yazılı, isterse sözlü ve görüntülü olsun hemen tüm iletişim araçları, ona kaynaklık eden ekonomik kaynacı elde tutanlarca denetlenir, yönlendirilir hatta belirlenir. Bunun ne ölçüde, hangi şartlarda cereyan ettiğine bakmaksızın, böylesi bir hükmü rahatlıkla verebiliriz, söz konusu bizim gibi henüz "birey"denilen varlığın gün yüzüne çıkmamış olduğu toplumlarda, bu vakıa daha etkili bir süreç halinde kendisini gösterir. "Bizim gazete özgür, her yazarın kendi düşüncesini rahatlıkla ifade edebildiği hür ve..." diye konuşanlara pek kulak asmayın, çünkü söylediklerine kendilerinin de inandıklarını sanmıyorum ülkemiz gibi "ulülemre itaat"in tarihsel tecrübesinin yoğun olduğu memleketlerde, "fikri ve vicdanı hür" insanlara elverir bir fikri zeminin varolduğu sanılmasın, geleneğinde böylesi alışkanlıklara yer olmayan toplumlarda öyle gökten inmez "özgür" ve özerk bir varoluş alanına sahip 'birey"ler... Hele söz konusu -dini olsun olmasın- cemaat olunca bu "birey"lerin, tanımlanmış ve sınırlanmış bir "özgürlük" alanında kendilerini ifade imkânı bulabileceklerini, verili bir ortama gözlerini açacaklarını rahatlıkla iddia edebiliriz.
108.77 ₺ -
Ayan Beyan
Ayan Beyan'da Sadık Yalsızuçanlar okuru bir sırrı anlatma yolculuğuna çıkarıyor. Ayan beyan ortada olanın yolculuğunda, yolcunun avcuna düşenlere ermek için, onları yeniden oldukları gibi düzenlediği, düzenlerken de dünyayı, insana ait olanı, insanı, sırrı keşfettiği, ötesine geçtiği... bu yolculukta okur da, yazar gibi yalnız ve sessizdir. Bir kıyıdan başlar göğe ağma serüveni. Kimi zilletle kararmış, kimi bir günle aydınlatılmış, kimi bir kaçışla karartılmış, kimi bir çocuğun saflığıyla parlatılmış on üç yağmur damlasıdır Ayan Beyan 'da Sadık Yalsızuçanlar'ın anlattıkları.
54.75 ₺ -
Ümmi Sinan
Dilerse gözümü giryân eden dost Dilerse bağrısı biryân eden dost Dilerse hâk ile yeksan eden dost Dilerse lûtf ile ihsân eden dost Dilerse gönlümü handân eyleyen Dilerse cânımı cânan eyleyen Dilerse sırrımı seyrân eyleyen Dilerse katremi umman eden dost
43.80 ₺ -
Muallim Naci
Muallim Naci, herkesin Batı’ya ve yeniliğe doğru koştuğu, divan edebiyatından kaçtığı bir devirde, bu edebiyatın değerli yanlarının bulunduğunu cesaretle haykırmıştır. Buna karşın çok sade bir dille yazılmış şu dizeler onundur: Tepeden nasıl iniyor bakın, Şu kızın nişanlısı şanlıdır. Yaradan nazardan esirgesin, Koca dağ gibi delikanlıdır.
35.77 ₺ -
Dertli
Ne çare “Kün!” emri zuhura geldi Eşya vü mahlûkat hep zahir oldu Her ervah kendini bir yolda buldu İman u ikrraı ben sana dedim Dertli çok hikmetten irşad olmadı Sensiz mahşer yeri küşad olmadı Çok nebiye vardım imdat olmadı Şefaat kânısım Mustafa dedim
62.05 ₺ -
Kırklar Divanı
Divan şiirinde sanatlı söz söylemek, şairliğin göstergesidir. Böyle olmasına rağmen güzelliği sadelikte bulan şair sayısı da az değildir. Anadolu sahasında Necati, Baki ve Nedim bunların başında gelir. Rumelili şairler ise sadeliğe tasavvufi bir hava da katarlar. Azerî sahasında konuşma dilinin sıcaklığı girer şiirin içine. Divan şairleri ilişki içinde oldukları kültürlerden devşirdiklerine, Türkçe'nin mayasını çalarak muhteşem bir şiir dili yaratmışlardır. Bu dil, aşkla yoğrulmuştur. Kırklar Divanı, Türk dilinin bu saklı musikisi peşinde sürdürülen bir arayışın ürünüdür. Bu divana giren şairlerin ortak özelliği, ait oldukları uygarlığın bütün değerlerini muhabbetle sahiplenmeleridir. Türkçe gibi.
6.08 ₺ -
Anlat İstanbul
İstanbul hep verimli ve iştahlı bir hikâyeler, anılar ve hayatlar kaynağı... Bünyesinde o kadar çok hayat biriktirmiş, onları öyle şekillendirmiş ki bir türlü tükenmiyor. Haldun Hürel bu kaynaktan derlediklerini paylaşmaya devam ediyor. Birbirinden bağımsız görünen hikâyeleri bir arada tutan bağ şüphesiz ki İstanbul...Kitapta hikâyeleri, anıları, mekânları mazide kalmış; insanları, evleri, kokusu ve ruhuyla tükenmiş bir İstanbul ile karşılaşıyoruz.Bir yandan şehri bu hale getiren ve bu tavrında devam eden bir zihniyetin yıkıcılığına ve kıyıcılığına şaşıyoruz. Bir yandan da bu şehri tutkuyla, gayretle seven ve sevmeye devam eden bir zihniyetin kederine ve hislerine tanık oluyoruz.İstanbul 'evrensel' bir rant şehrine mi dönüşecek? Yoksa 'evrensel' bir kültür başkentine mi?Bu, aslında pek kritik soruya verilecek cevap ilerleyen yıllarda nasıl 'bir' İstanbul ile karşılaşacağımızı da belirleyecek...Anlat İstanbul'un bu soruya cevabı belli... Okurları da bu soruya bir cevap vermeye zorluyor. "Antik çağın pagan halklarına, Roma ve Doğu Roma'ya, Osmanlılara ve Cumhuriyet devrine kucak açmış İstanbul, bu zenginliğini çağlar boyunca topraklarında yaşayan insanları besleyerek elde etti ve bizlere miras bıraktı. Bu öyküleri bilmek, İstanbul'u tanıyıp anlamak, artık boynumuzun borcu olmalı."
32.85 ₺ -
Mevlid Süleyman Çelebi
Ol gice kim doğdu ol hayru'l-beşe Ânesi anda neler gördü neler Dedi gördüm ol Habîb'in anesi Bir aceb nûr kim güneş pervanesi 1880'li yılların başlarında, Tanzimat ve Servet-i Fünûn edebiyatının ünlü şairleri bir araya geldikleri bir gün, söz Süleyman Çelebi'nin mevlidinden açılmış. Muasırlaşmak, İslamlaşmak Türkleşmek fikirlerinin tartışıldığı, edebiyatımızın Batı'ya açıldığı, hatta Batı'ya kapılandığı yıllar. Aralarında bir karar alıp "500 yıla yakın zamandır okunan mevlidin bazı kelimeleri artık eski ve anlaşılmaz durumdadır, üstelik o vakitten bu yana dilimiz de, edebiyatımız da değişmiştir. İşte bu yüzden mevlidi yeniden yazmalıyız!" demişler. İçlerinden bazıları kalemi ele alıp yeni tarzda manzum bir mevlid yazmaya da başlamışlar. Yazdıklarını birbirlerine okuyor, karşılaştırıyor ve uygun olan beyitleri alıp alt alta diziyorlarmış. Nihayet sıra "Bir aceb nûr kim güneş pervanesi" mısraına gelince düşünmüşler, taşınmışlar ve içlerinden biri kalemi yere çalmış. Ağzından dökülen cümleler , aslında hepsinin birbirlerine itiraf edemedikleri kanaatleri imiş: "Bu derece muhteşem bir beyit dururken bunu yeniden yazmaya kalkışmaktır. Bırakınız yenisini yazmayı, benzerini bile kaleme almak mümkün değildir!"
65.70 ₺ -
Türkiye Türkçesinde Atasözleri
Türkiye Türkçesinde Atasözleri adıyla yayımlanan bu eser, Türkiye Türkçesinde başlangıcından bugüne kullanılan atasözleri üzerinde derli toplu ve kapsamlı bir çalışma olma iddiasıyla hazırlanmıştır. Bunun sonucu söz konusu alanla ilgili eserler, dergi ve gazeteler büyük bir titizlikle taranmış; pek çoğu yazıya yanlış geçirilmiş olan atasözleri düzeltilmiş, bunlara çeyrek yüzyılı aşan bir süreden beri kendi derlemelerimiz olan atasözleri ilave edilerek oluşturulmuştur. Mükerrerlerle birlikte bu çalışma sonucu üzerinde durulan söz varlığı yüz bini geçmiştir. -Atasözlerinin tanımı -Atasözlerinin teşekkülü -Atasözlerinin tarihçesi -Atasözlerinin genel özellikleri -Atasözü-deyim ayrımı -Atasözü-vecize (özleyiş)-kelam-ı kibar ayrımı -Atasözlerinde kavram özellikleri -Atasözlerinde kelime kadrosu -Atasözlerinde dil ve üslup özellikleri -Atasözlerinde söz sanatları -Atasözlerinde biçim özellikleri -Atasözlerinde cümle yapısı -Manzum görünümlü atasözleri -Yazmalar ve tezler -Makaleler -Ansiklopediler
33.80 ₺ -
Bilmem Hatırlar Mısın
Unutamamak büyük acılar yaşatır insana, eski acılar... Bazen de unutmak acı verir, hatırlayamadığın küçücük bir ayrıntı, tatlı biran... O küçük ve değerli an'ın etrafını temizler, havalandırır, beklersin. Bir yerlerden hayal meyal belirsin, sonra yavaş yavaş görünür olsun, şekillensin istersin. Olmaz, öylece kararıp kalır. Kederlenirsin... Bir an'ın, bir hayatın yaşanmamış gibi olması ne kadar ürkütücü! Ama gerçek... Ne çok an, ne kadar çok hayat yaşanmamış gibi oluyor; zamanın hoyrat ellerinden kurtarılabilen yaşamaklar ne kadar az! Şu bizim küçük hayatlarımız da bir gün elbet yaşanmamış gibi olacak. Bütün yazma çabamız, o anlardan birer küçük hatırayı dondurmaktan ibaret değil mi? Zamanın elinden kurtarmak... Bir gün, oturup birbirimize bakacağız. Çok eski zamanlardan açar gibi, kısık bir sesle konuşacağız... Bilmem hatırlar mısın?
54.75 ₺ -
Ölerek Yaşıyorum
Kurucularından biri olduğum, Karya Araştırma Enstitüsü'nün, en son kazı çalışmalarına katılmam için bana sağladığı olanaklar müthişti ve tüm bunları bir kenara itip, merkez ofiste programı yürütmek, doğrusu çok akılsızca bir iş olurdu. Zaten uzun zamandır arkeo-şantiyelerde çalışmalar yapan benim gibi biri için, masa başları, gerçekten sıkıcı oluyordu. Açık arazilerde, toprağa daldırılan bir mini kazıcı kepçesinin ucuna, hangi devirden, ne tür bilinmez bir tarihi objenin takılıp kalacağının heyecanıyla çalışma yapmayı, hiçbir şeyle değişemezdim. Bu benim için bambaşka bir tatmindi.
244.55 ₺ -
Tutunma
"... ulaşacak ve kendini yenileyecekti. Göremediği Kabe'ye doğru koşmaya başladı yeniden. Nefes nefeseydi, ha bayıldı ha bayılacak. Ayağı takıldı ve sendeledi. Tam düşecekti ki acı acı ıslık çalan silah sesleri geldi kulağına ve düşmeyi unutarak dimdik ayakta durdu. Bir kez daha baktı çevresine: Ne bir kimse vardı, ne de Kabe.. Ve demir perdeler indi, demir perdeler kalktı: Gözünün gördüğünü gönlü onayladı.Zaten Kabe olamazdı burada. Kabe'nin bulunduğu yerde silah sesinin işi yoktu. Bu durumda burası Mekke olamazdı. Şimdi bir tek ihtimal kalmıştı: İstanbul. Hedef gözetmeksizin yeniden koşmaya başladı. İnşaat, hep inşaatın yanında dönenip duruyordu. Silah seslerinin ardından motor homurtuları ve insan çığlıkları duyuldu.Marks, Engels, Lenin... Görünürlerde kimseler yoktu ama sesler vardı. Büzülen ve küçülen bir kent. Peygamber adları sayamayan ya da Buda: Konfiçyüs filan diyemeyen bir kent. Ne kendisi ne de başkası olabilen bir kent..."
65.70 ₺ -
Batık Piri Reis'in İzinde
New York'ta tarih bölümünde yüksek lisans yapan Elif, tez konusu olarak Piri Reis'in Kitab-ı Bahriyesini seçtiğinde kendini yüzyıllardır süregelen bir hazine avının ortasında bulacağından habersizdir. Öyle ki tezi üzerinde çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra kendini başta tesadüf zannettiği bir takım esrarengiz olayların içinde bulur... Elif, Piri Reis'in donanmasına erkek kılığında girmeyi başaran gencecik Afife ile ilgili bilgilerin peşinde, geçmişten gelen gizli bir görevin bekçisi olduğunu öğrendiğinde ise işler iyiden iyiye sarpa saracaktır.Mevâ A. Önyurt, Batık'ta, bir sırrın peşinde İstanbul sokaklarından Hint Okyanusu'na kadar uzanan gizemli serüvende okurlarına soluk soluğa yol aldırıyor...
13.14 ₺ -
Kaplumbağa Terbiyecisi Cep Boy
Tablo bittiğinde Osman Hamdi başyapıtına baktığını hemen anladı. Sonuçtan hayli memnundu. Ama resmi görenler tabloda ne anlatıldığını anlamakta zorlanmışlardı. Birbirlerine kaplumbağa terbiyecisi diye eski bir mesleğin olup olmadığını soruyorlardı. En okumuş yazmışlar bile böyle bir meslekten söz edildiğini hiç duymamışlardı. Nerede çalışırlardı bu adamlar? Sirklerde mi? Yoksa saray bahçesinde mi? Kimse bilmiyordu. Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da güzel sanatlar akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında! Kaplumbağa Terbiyecisi, -Osman Hamdi Bey'in Romanı- çok çalışmış ve bu topraklara aydınlama düşüncesinin tohumlarını serpmiş bir adamın hayatını son derece açık ve akıcı bir dille anlatıyor.
6.69 ₺ -
İstanbulu Geziyorum Gözlerim Açık
Haldun Hürel, semt semt İstanbul tarihinin izini sürüyor. Her sokağını defalarca arşınladığı şehrin ölümsüz eserlerini, öyküleriyle anlatıyor. Tarihi alanlarda karşısına çıkan otoparklara, beton binalara değil, bu türedi yapıların öncesine götürüyor okuyucusunu... Biz ne kadar gözlerimizi kapatsak, başımızı öte yana çevirsek de, bu şehrin her köşesinde yağmalanmış Roma ve Osmanlı mirası var. Aslında yıkılan, izbeye, çöplüğe dönen; sadece bir cami, bir kilise, bir konak ya da bir çeşme değil, binlerce yıllık kültürel birikim... "Elinizdeki bu kitap sizi, İstanbul'un tarihsel geçmişinde, coşkulu düşler eşliğinde gezdirirken, bu büyüleyici ve hüzünlü kentin, barındırdığı sanat eserlerinin o eşsiz öykülerinin şaşırtıcı güzelliğiyle de buluşturacak. Sayfalar arasında dolaştığınızda; İstanbul'u, sadece 'geniş kapsamlı bir rehber kitap in yol göstericiliğinde değil, sanatsal çalışmaların ne tür bir üslupla, hangi ulusal ve evrensel birikimlerin sonucunda yapıldığına da tanık olarak ve bütün bunlara ait çok heyecan verici öyküleri dinleyerek yol alacaksınız." İstanbul şehir tarihi ve kültürüne dair yazılarından tanıdığımız Haldun Hürel, İstanbul'u Geziyorum Gözlerim Açık’ ta neyi/neleri/nereyi kaybettiğimizi de anlatıyor.
73.00 ₺ -
Divan Edebiyatı Estetiği
Divan Edebiyatı Estetiği; titizlikle incelenmiş yüzlerce metinden gelen birikimin ürünü. Eski Türk edebiyatı araştırmacısı Cihan Okuyucu, Divan şiirini "estetik" değerleriyle tartışıyor. Bu tartışmalı alanda yazmış bütün usta kalemlerin çıkarımlarını masaya yatırarak yeni bir senteze ulaşmaya çalışıyor. Ahmet Hamdi Tanpmar'dan Walter Andrews'e, Fuat Köprülü'den Ali Nihat Tarlan'a, Yahya Kemal'den Victoria Holbrook'a, Agâh Sırrı Levend'e geniş bir Divan Edebiyatı araştırmaları kitaplığı, Okuyucu'nun bu çalışmasında imbikten geçiriliyor.
108.77 ₺