-
Ruhul Furkan Tefsiri 6. Cilt Orta Boy Ciltli
*Ciltli Kapak * 599 Sayfa * Nisa Sûresi (148-176) Maide Sûresi (1-34) RUHU’L- FURKAN HAKKINDA GENEL MALUMAT Alllame, fâdıl, muhakkik, hicri 15.Asrın müceddidi, Şeyhü’l İslam İsmail Efendi (İsmail Ağa) Camii Şerifi emekli İmam Hatibi Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi’nin riyasetinde kaleme alınmış, takriben 57 cilt olması beklenen mükemmel bir tefsirdir. Bu şaheser tefsirin hazırlanmasında Arapça, Farsça ve Türkçe birçok kitaptan istifade edilmiş olup, her sınıf insanın anlayabileceği sade bir dil ile yazılmıştır. Âyet-i Celileler, en ince ayrıntıları ile izah edilirken ihtiyaç duyulan kelam, fıkıh, tasavvuf ve genel kültüre dayalı malumat da verilmiştir. RUHU’L- FURKAN TEFSİRİNİN YAZILMA SEBEBİ Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) tefsir-i şerifin sebebi telifi hakkında şöyle buyuruyorlar: “Kur’an-ı Azîmü’ş-şan’ın manasının kelime-kelime anlaşılmasına çok hevesli olduğumuz, kardeşlerimiz tarafından yakinen bilinmektedir. Nice büyük âlimler, Kur’an-ı Kerim’i Türkçe tefsir ederek, bu büyük kitabın manasını anlama hususunda insanların ihtiyaçlarını karşıladıklarından, ziyade aciz olan bu kardeşiniz, böyle büyük bir işe girişmeyi düşünmüş dahi değildir. Ancak; hicri 1402 Şaban Ayı’nın Berat Gecesinde, Ravza-i Mutahhara’da yani Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem)’in bulunduğu pâk cennet bahçesi olan mescid-i şerifinde bulunduğumuz sırada Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından vaki olan manevi bir işaretle bu mühim işe başladık. Ve yukarıda geçtiği gibi kelimekelime mana verilmesine ziyade ihtimam (dikkat) göstererek, bazı kardeşlerimizle beraber bu uzun yola çıktık. TAKİP EDİLEN USUL MUKADDİME: Bu tefsirin mukaddimesinde(giriş kısmında)evvela Kur’an-ı Azimü’ş-şan’ın fezâili (faziletleri) hakkındaki bazı âyet-i kerimeler mealleri ile beraber yazılmıştır. Sonra, Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin kendi Kur’an-ı Kerim’inin baş tarafına yazmış olduğu Kur’an-ı Kerim ile alakalı bütün hadis-i şerifler ve tefsir heyetinin bulduğu bazı hadis-i şerifler tercüme edilerek, kaynaklarıyla beraber zikredilmiştir. Müteakiben yine Kur’an-ı Kerim hakkında Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin kendi Kur’an-ı Kerim’inin evveline yazdığı, ayrıca tefsir heyetinin de bulduğu büyüklerin sözlerinden bazıları ilave edilmiştir. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim’i gafil olarak okumanın zemmi (kötülenmesi) hakkındaki bazı hadis-i şerifler ve büyüklerin sözleri nakledilmiştir. Mukaddimenin sonunda da Kur’an-ı Kerim’i kendi görüşü ile tefsir etme hakkında varit olan (gelen) tehdit mahiyetindeki hadis-i şerifler zikredilmiştir. ÂYETLERİN TEFSİRİNDE TAKİP EDİLEN USUL 1-KELİME MANASI: Her âyetin tefsirinde takip edilen bu usul, Kur’an-ı Kerim’i kolayca anlayabilmek için çok büyük ehemmiyet (önem) taşımaktadır. Zira topluca mana verildiğinde, Kuran’ı iyice anlamayı ve tefsir etmeyi isteyen kardeşlerimiz hangi mananın hangi kelimeden alındığını anlayamamaktadırlar. Bu tefsirde ise herkesin Kur’an-ı Kerim’i kelime kelime anlayabilmesi çok istenildiğinden bu usüle riayet edilmeye çalışılmıştır. Bu arada kelimeleri ve cümleleri birbirine bağlayan mahzuf ibareler (gizlenmiş sözler) zikredilmiştir ki, dikkatli düşünüldüğü takdirde, sadece kelime manasından bile, âyet-i celilelerin manaları anlaşılabilecek bir hale gelmiş olsun. Ayrıca sarf ve nahiv ilimlerini okumuş kardeşlerimizin, fail, meful, hal gibi kelimelerin cümle içindeki durumlarını ayırt edebilmeleri için yardımcı edatlar kullanılmıştır. Ancak, terkib-i izafiler(isim tamlaması) gibi birbirinden ayırt edilmesi uygun olmayan yerlerde kelime manası verilemediğinden, terkip (toplu) manası verilmiştir. 2-MEÂL-İ ŞERİF : Kelime manasından herkes istifade edemeyeceğinden ve âyetin toplu manası anlaşılamayacağından, her âyetin meâl-i şerifi (şerefli manası) kelime manasından sonra yazılmış ve bu meâl verilirken âyetin zahirinde (dış görünüşünde) bulunmayan kelime ve terkiplerin manaları katılmamaya dikkat edilmiştir. Ancak, âyet-i celilenin manası tam anlaşılabilmesi için, bir takım mahzuf (gizlenmiş) manaların ve bazı izahların zikredilmesine ziyade ihtiyaç duyulduğundan onlar parantez içinde ayrı bir yazı şekliyle açıklanmıştır. Böylece, meâl-i şerif tefsirli (açıklamalı) bir meâl haline gelmiştir. 3-İZAHAT Sadece meâl-i şerifle de iktifa edilmeyip (yetinilmeyip) her âyet, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan istifade edilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Şöyle ki: Tefsirlerde sebebi nüzulü beyan edilmiş olan âyetlerin, iniş sebepleri zikredilmiştir. Ahkâm âyetlerinden (şeri hükümleri beyan eden âyetlerden) çıkarılmış olan bir takım fetvalar da yeri geldiğinde açıklanmıştır. Âyet-i Celilelerle alâkalı hadis-i şeriflerin kaynakları ilmî usulle kaydedilerek yazılmaya gayret edilmiştir; Evvela hadis metninin alındığı kitap zikredilmiş, diğerleri ise ulema arasında bilinen sıralamaya göre yazılmıştır. Bazı âyet-i celilelerde bulunan yer ve şahıs isimlerinin ıstılahları (özel manaları) da, tefsirde derç edilmiştir(konulmuştur). Açıklanması gereken zor kelimelerin mehazları (asılları, kaynakları) müfret (tekil)sss ve cemileri (çoğulları) zaman zaman tefsirde yazılmıştır. Âyet-i celilelerin anlaşılmasını kolaylaştıracak olan veya onlarla alâkası bulunan kıssalar (hadiseler) de, muteber (kıymetli) tefsirlerden alınarak açıklamıştır. Zikirle alâkalı âyetlerde, yine güvenilen tefsirlerden ve kitaplardan alınan, tasavvufî manaların da katılmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca, her âyetin izahının sonunda, o âyetin tamamı veya bir kısmıyla alâkalı diğer âyeti kerimeler bulunup, meâlleriyle yazılmaya gayret gösterilmiştir; Ta ki, vaaz ve nasihat etmek isteyenler, bir âyeti gözden geçirirken onu açıklayan diğer âyet-i kerimeleri de, önlerinde hazır bulup vaazlarını ziynetlendirsinler (süslesinler). Bu hususta en büyük rehber, Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin, Mahmud Efendi Hazretlerine (kuddise sirruhu) verilmesini arzu ettiği kendi Kur’an-ı Kerimi’ninkenarlarına almış olduğu rakamlar (âyet ve sayfa numaraları), hatlar (çekilen çizgiler) ve izahlar olmuştur. Şu da bilinmelidir ki: Milletimizin, geçmiş büyüklerinin kıymetli lisanlarını terk etmeye başladığı şu günlerde Arapça, Farsça ve Türkçe karışımından meydana gelmiş olan Osmanlıcanın tamamen unutulmaması için Osmanlıca kelimelerin asılları yazılmış, nesiller arasında irtibat sağlamak için de kelimelerin karşılıkları parantez içinde zikredilmiştir. Bu büyük gaye hedeflendiğinden dolayı tefsirin uzamasından, akıcılığın bozulmasından ve dolayısıyla gelecek olan itirazlardan çekinilmemiştir. * Ciltli Sert Kapak * Hamur Kağıt * 599 Sayfa
312.00 ₺ -
Ruhul Furkan Tefsiri 5. Cilt Orta Boy Ciltli
* Yaldız Baskılı Bez Cild * 983 Sayfa * Nisa Sûresi (24-147) RUHU’L- FURKAN HAKKINDA GENEL MALUMAT Alllame, fâdıl, muhakkik, hicri 15.Asrın müceddidi, Şeyhü’l İslam İsmail Efendi (İsmail Ağa) Camii Şerifi emekli İmam Hatibi Mahmud Ustaosmanoğlu Efendi’nin riyasetinde kaleme alınmış, takriben 57 cilt olması beklenen mükemmel bir tefsirdir. Bu şaheser tefsirin hazırlanmasında Arapça, Farsça ve Türkçe birçok kitaptan istifade edilmiş olup, her sınıf insanın anlayabileceği sade bir dil ile yazılmıştır. Âyet-i Celileler, en ince ayrıntıları ile izah edilirken ihtiyaç duyulan kelam, fıkıh, tasavvuf ve genel kültüre dayalı malumat da verilmiştir. RUHU’L- FURKAN TEFSİRİNİN YAZILMA SEBEBİ Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) tefsir-i şerifin sebebi telifi hakkında şöyle buyuruyorlar: “Kur’an-ı Azîmü’ş-şan’ın manasının kelime-kelime anlaşılmasına çok hevesli olduğumuz, kardeşlerimiz tarafından yakinen bilinmektedir. Nice büyük âlimler, Kur’an-ı Kerim’i Türkçe tefsir ederek, bu büyük kitabın manasını anlama hususunda insanların ihtiyaçlarını karşıladıklarından, ziyade aciz olan bu kardeşiniz, böyle büyük bir işe girişmeyi düşünmüş dahi değildir. Ancak; hicri 1402 Şaban Ayı’nın Berat Gecesinde, Ravza-i Mutahhara’da yani Peygamberimiz (Sallallahü aleyhi ve sellem)’in bulunduğu pâk cennet bahçesi olan mescid-i şerifinde bulunduğumuz sırada Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından vaki olan manevi bir işaretle bu mühim işe başladık. Ve yukarıda geçtiği gibi kelimekelime mana verilmesine ziyade ihtimam (dikkat) göstererek, bazı kardeşlerimizle beraber bu uzun yola çıktık. TAKİP EDİLEN USUL MUKADDİME: Bu tefsirin mukaddimesinde(giriş kısmında)evvela Kur’an-ı Azimü’ş-şan’ın fezâili (faziletleri) hakkındaki bazı âyet-i kerimeler mealleri ile beraber yazılmıştır. Sonra, Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin kendi Kur’an-ı Kerim’inin baş tarafına yazmış olduğu Kur’an-ı Kerim ile alakalı bütün hadis-i şerifler ve tefsir heyetinin bulduğu bazı hadis-i şerifler tercüme edilerek, kaynaklarıyla beraber zikredilmiştir. Müteakiben yine Kur’an-ı Kerim hakkında Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin kendi Kur’an-ı Kerim’inin evveline yazdığı, ayrıca tefsir heyetinin de bulduğu büyüklerin sözlerinden bazıları ilave edilmiştir. Bundan sonra Kur’an-ı Kerim’i gafil olarak okumanın zemmi (kötülenmesi) hakkındaki bazı hadis-i şerifler ve büyüklerin sözleri nakledilmiştir. Mukaddimenin sonunda da Kur’an-ı Kerim’i kendi görüşü ile tefsir etme hakkında varit olan (gelen) tehdit mahiyetindeki hadis-i şerifler zikredilmiştir. ÂYETLERİN TEFSİRİNDE TAKİP EDİLEN USUL 1-KELİME MANASI: Her âyetin tefsirinde takip edilen bu usul, Kur’an-ı Kerim’i kolayca anlayabilmek için çok büyük ehemmiyet (önem) taşımaktadır. Zira topluca mana verildiğinde, Kuran’ı iyice anlamayı ve tefsir etmeyi isteyen kardeşlerimiz hangi mananın hangi kelimeden alındığını anlayamamaktadırlar. Bu tefsirde ise herkesin Kur’an-ı Kerim’i kelime kelime anlayabilmesi çok istenildiğinden bu usüle riayet edilmeye çalışılmıştır. Bu arada kelimeleri ve cümleleri birbirine bağlayan mahzuf ibareler (gizlenmiş sözler) zikredilmiştir ki, dikkatli düşünüldüğü takdirde, sadece kelime manasından bile, âyet-i celilelerin manaları anlaşılabilecek bir hale gelmiş olsun. Ayrıca sarf ve nahiv ilimlerini okumuş kardeşlerimizin, fail, meful, hal gibi kelimelerin cümle içindeki durumlarını ayırt edebilmeleri için yardımcı edatlar kullanılmıştır. Ancak, terkib-i izafiler(isim tamlaması) gibi birbirinden ayırt edilmesi uygun olmayan yerlerde kelime manası verilemediğinden, terkip (toplu) manası verilmiştir. 2-MEÂL-İ ŞERİF : Kelime manasından herkes istifade edemeyeceğinden ve âyetin toplu manası anlaşılamayacağından, her âyetin meâl-i şerifi (şerefli manası) kelime manasından sonra yazılmış ve bu meâl verilirken âyetin zahirinde (dış görünüşünde) bulunmayan kelime ve terkiplerin manaları katılmamaya dikkat edilmiştir. Ancak, âyet-i celilenin manası tam anlaşılabilmesi için, bir takım mahzuf (gizlenmiş) manaların ve bazı izahların zikredilmesine ziyade ihtiyaç duyulduğundan onlar parantez içinde ayrı bir yazı şekliyle açıklanmıştır. Böylece, meâl-i şerif tefsirli (açıklamalı) bir meâl haline gelmiştir. 3-İZAHAT Sadece meâl-i şerifle de iktifa edilmeyip (yetinilmeyip) her âyet, muteber tefsirlerde bulunan izahlardan istifade edilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Şöyle ki: Tefsirlerde sebebi nüzulü beyan edilmiş olan âyetlerin, iniş sebepleri zikredilmiştir. Ahkâm âyetlerinden (şeri hükümleri beyan eden âyetlerden) çıkarılmış olan bir takım fetvalar da yeri geldiğinde açıklanmıştır. Âyet-i Celilelerle alâkalı hadis-i şeriflerin kaynakları ilmî usulle kaydedilerek yazılmaya gayret edilmiştir; Evvela hadis metninin alındığı kitap zikredilmiş, diğerleri ise ulema arasında bilinen sıralamaya göre yazılmıştır. Bazı âyet-i celilelerde bulunan yer ve şahıs isimlerinin ıstılahları (özel manaları) da, tefsirde derç edilmiştir(konulmuştur). Açıklanması gereken zor kelimelerin mehazları (asılları, kaynakları) müfret (tekil)sss ve cemileri (çoğulları) zaman zaman tefsirde yazılmıştır. Âyet-i celilelerin anlaşılmasını kolaylaştıracak olan veya onlarla alâkası bulunan kıssalar (hadiseler) de, muteber (kıymetli) tefsirlerden alınarak açıklamıştır. Zikirle alâkalı âyetlerde, yine güvenilen tefsirlerden ve kitaplardan alınan, tasavvufî manaların da katılmasına özen gösterilmiştir. Ayrıca, her âyetin izahının sonunda, o âyetin tamamı veya bir kısmıyla alâkalı diğer âyeti kerimeler bulunup, meâlleriyle yazılmaya gayret gösterilmiştir; Ta ki, vaaz ve nasihat etmek isteyenler, bir âyeti gözden geçirirken onu açıklayan diğer âyet-i kerimeleri de, önlerinde hazır bulup vaazlarını ziynetlendirsinler (süslesinler). Bu hususta en büyük rehber, Ali Haydar Efendi (kuddise sirruhu) Hazretlerinin, Mahmud Efendi Hazretlerine (kuddise sirruhu) verilmesini arzu ettiği kendi Kur’an-ı Kerimi’ninkenarlarına almış olduğu rakamlar (âyet ve sayfa numaraları), hatlar (çekilen çizgiler) ve izahlar olmuştur. Şu da bilinmelidir ki: Milletimizin, geçmiş büyüklerinin kıymetli lisanlarını terk etmeye başladığı şu günlerde Arapça, Farsça ve Türkçe karışımından meydana gelmiş olan Osmanlıcanın tamamen unutulmaması için Osmanlıca kelimelerin asılları yazılmış, nesiller arasında irtibat sağlamak için de kelimelerin karşılıkları parantez içinde zikredilmiştir. Bu büyük gaye hedeflendiğinden dolayı tefsirin uzamasından, akıcılığın bozulmasından ve dolayısıyla gelecek olan itirazlardan çekinilmemiştir. * Ciltli Sert Kapak * Hamur Kağıt * 983 Sayfa
312.00 ₺ -
Sorun Kalmasın 2
Soru'n' Kalmasın isimli eserimizin ikinci cildini neşretmiş olmanın süruruyla tekrardan karşınızdayız. Okuyucular olarak eserimizin 1. Cildine gösterdiğiniz ihtimam bizleri ivedilikle 2. Cildi hazırlamaya da sevk etti. Zira günümüzde bu eserde konu edindiğimiz soruların bir hayli sorulduğu çevremizde bulunan çokça kardeşimiz tarafından sıkça dillendirilen bir hakikat. Bu sorulara kulak tıkamamızın yahut geçiştirici cevaplar vermemizin sadra şifa vermediği, yaraya merhem olmadığı da bir başka hakikat. 1. Ciltte belli meseleleri ele alarak kitabı sonlandırmış ve diğer bazı meselelerin 2. Ciltte işleneceğini yazmıştık. Sözümüzün tezahürü olarak bu ciltte Din-bilim münasebeti, Kur'an tarihi, Kur'an ayetleri arasında çelişki olmayacağı ve Kur'an ayetleriyle bilimsel bulgular arasında iddia edilen çelişkilerin kaynağı gibi birçok hususu izah etmeye çalıştık. Gayret bizden, Tevfik Rabb'imizdendir.
140.00 ₺ -
-
Yavaşlamak
Hızla büyüyen dünyamız, aslında ekonomik krizler ve salgınlardan çok daha önce sonun eşiğine geldi. Uygarlığımızı son sürat ileriye taşıdığına inanılan teknolojik gelişmeler, yaygın kanının aksine gitgide yavaşlıyor. Nüfusumuzun büyüme hızı düşüyor. Gidişata bakıldığında mevcut yavaşlama, hızlanma beklentisine karşı büyük bir meydan okumayı ve bilinmeyene doğru bir adımı temsil ediyor. Fakat bu durum, kulağa korkutucu gelse de, insanlık ve gezegenimiz için bir umut ışığı olabilir. Danny Dorling, farklı disiplinleri bir araya getirdiği Yavaşlamak’ta küresel çapta tecrübe ettiğimiz yavaşlamanın faydalarına dair güncel ve alışılmışın dışında bir argüman ortaya koyuyor. İlk kez 1890’larda kullanılan ve temelde “daha yavaş ilerleme” anlamına gelen bu olguyu iklim, demografi, ekonomi, jeopolitik gibi disiplinler bağlamında inceliyor; analizini doğurganlık oranlarından banka kredileri ve toplumsal hareketlerin sıklığına uzanan bir veri çeşitliliğiyle zenginleştiriyor. Dorling, bu çalışmasıyla “Nasıl bir gelecek tasavvur etmeliyiz?” sorusuna sürdürülebilir bir cevap arıyor. “Çoğumuz, bir ilerleme kültü gözümüzü kör ettiğinden, Dorling’in açıkça ortaya koyduğu yavaşlamanın farkına varamıyoruz. Gerçek bir entelektüel olan Dorling, hayatta kalmayı başarırsak Dünya’nın daha yavaş –ve muhtemelen daha iyi– olacağını gösteriyor.” —Paul Chatterton “Dünya, istikrarlı ve ardından azalan nüfustan oluşan yeni bir ‘normal’e geçerken yavaşlayan büyüme hızının devasa zorluklarını zekice ortaya koyan Dorling’in iyimserliği bulaşıcı.” —Vicky Pryce “Güçlü, kışkırtıcı ve zamanın ruhuna uygun bir metin. Profesör Dorling, devasa kâr ve sermayeye yönelik özgürlüklerin yanı sıra, gitgide artan iş yoğunluğunun insanları ve gezegeni ayakta tutmaya yetmeyeceğini zekice ortaya koyuyor. Daha güçlü sendikalardan daha yeşil bir ekonomiye, bizi, daha ümitvar ve insancıl bir geleceği seçmenin yolları olduğuna ikna ediyor.” —Frances O’Grady
284.90 ₺ -
Kuran ve Çocuk
Kişiliğin geliştiği ve karakterin temellerinin atıldığı küçük yaşlarda çocuklarımıza dini eğitimi en güzel şekilde anlatmak biz ebeveynlerin asli görevidir. Çocuklarımızın dünyasında kalıcı izler bırakabilmek için önce yetişkinlerin iyi örnek olması ve çocuklarla empati kurması önemlidir. Gözümüzün nuru evlatlarımızın, biricik kitabımız Kur’an-ı Kerim’i sevmeleri, okumayı öğrenmeleri ve içinde neler anlatıldığını, anlamına uygun yaşadığımızda bizlere verdiği huzur ve mutluluk duygusunu anlamaları için onlarla kaliteli bir iletişim içerisinde olmalıyız. “Kur’an ve Çocuk” kitabı, olumlu pekiştireçler kullanılarak “Sevdirerek Din Eğitimi” metoduyla, ibadet bilincine sahip, dinimizin sorumluluklarını yerine getirebilen Müslüman çocuklar yetişsin diye hazırlandı. Bu kitap; samimi anlatımı, sıcacık çizimleri, eğlenceli ve öğretici etkinlikleriyle çocuklarımızın kitabımız Kuran-ı Kerim’in içinde geçenleri düşünmesini sağlayıp kolayca anlamalarına yardımcı olacaktır. Dinimizi merak eden koca yürekli çocuklara...
135.00 ₺ -
Mübarek Günler Ve Çocuk
Kişiliğin geliştiği ve karakterin temellerinin atıldığı küçük yaşlarda çocuklarımıza dini eğitimi en güzel şekilde anlatmak biz ebeveynlerin asli görevidir. Çocuklarımızın dünyasında kalıcı izler bırakabilmek için önce biz büyüklerin çok iyi örnek olması ve empati kurması gerekmektedir. Gözümüzün nuru evlatlarımıza manevi baharımız olan üç aylar recep, şaban ve ramazanın heyecanını ve bayramlarımızın coşkusunu hissetmelerini ve ibadet etmenin verdiği huzur, mutluluk sabır ve şükür duygularını anlamaları için çocuklarımızla sürekli işbirliği içinde olmamız gerekir. “Mübarek Günlerde Çocuk” kitabı etkinliklerde olumlu pekiştireçler kullanılarak, “Sevdirerek Din Eğitimi” metoduyla hazırlanmış olup, ibadet etmenin verdiği huzuru, kandillerin ve bayramlarımızın heyecanını ve mutluluğunu ve iman etmenin bilinciyle gereken davranışlar yerine getirebilen Müslüman çocuklar yetişsin diye hazırlanmıştır. Samimi anlatımı sıcacık çizimleri, eğlenceli ve öğretici etkinlikleriyle en güzel kandiller ve çocuk heyecanında bayramları anlatmanıza ve dolu dolu yaşamanıza yardımcı olacaktır. Dini merak eden koca yürekli çocuklara...
135.00 ₺ -
Fıkıh Usulü Dersleri
Usûlsüz vusül olmaz.” vecizesi müsellemattandır. Buna mebni tarih boyunca ulema her ilmin usûlüne son derecede ihtimam göstermişler ve önemli eserler telif etmişlerdir. Usûl ilmi denince öncelikle akla gelen fıkıh usûlü olup İslam’ın ilk asırlarından beri bu ilim üzerinde hassasiyetle durulmuş, taallüm ve talimine çalışılmıştır. Son devrin âlimlerinden merhum Ahmed Davudoğlu (1912-1983) da pek çok eserinin yanında Usûl-i Fıkıh Dersleri adlı bir eser telif etmiştir. Adından anlaşılacağı üzere eser bir ders kitabı olmak üzere hazırlanmış ve altmışlı yıllarda Yüksek İslam Enstitüsü’nde okutulmuştur. Bu kitap, geçmiş usûl birikiminden faydalanma ve onu günümüz ilim taliplerine derli toplu ve temel seviyede çok iyi bir biçimde nakletmede önemli bir yer tutacaktır.
123.50 ₺ -
-
-
Arkadaşım Kuran
Okumamız için bize birçok mesaj gönderdi Yaratıcımız. Peygamber Efendimizle ilettiği ilahî sözlerini Kur’an-ı Kerim’de bir araya getirdi. Yüce kitabımız çok önemli şeyler söylüyor. Peki, sen bu mesajların ne kadarını biliyorsun? Bak, bir uyarı geldi: “Okunmamış birçok mesajın var.” Bu kez mesajı gönderen arkadaşın veya kardeşin değil. Yüce yaratıcımız Allah, bizimle konuşuyor! *** Arkadaşım Kur’an kitabı Yaratıcımızın sözlerini daha iyi anlamana katkıda bulunacak. Kur’an-ı Kerim’i yakından tanımana ve ibadetler sırasında sıkça okunan 15 kısa sureyi sürükleyici hikâyeler ile anlamana yardımcı olacak.
117.00 ₺ -
-
Mukaddime
İbn Haldun tarih felsefesinin, sosyolojinin, antropolojinin, iktisat biliminin, kısacası toplum bilimlerinin kurucu babası olarak kabul edilir. Mukaddime’si, dünyanın en önde gelen bütün entelektüellerince dikkatle okunan ve pek çok devlet başkanınca fikirlerine hayran olunan bir şaheserdir. Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun’a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes’ın, Montesquieu’nün Öncüsü ve İslâm’ın Karl Marks’ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime’den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun’un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der. Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime’yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
407.00 ₺ -
Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak
Serbest piyasa kapitalizmi: İnsanlığın en büyük icatlarından biri, dünyanın en önemli refah kaynağı. Fakat bu başarının ardında, ödenen ağır bedeller var. Kapitalizmi yalnızca bir refah aracı olarak değil, aynı zamanda çevresel gerçeklerle, sosyal adalet çabasıyla ve gerçekten demokratik kurumların talepleriyle uyumlu bir sistem olacak şekilde kurgulamakta başarısız olduk. Servet daha önce görmediği kadar zirvede bir noktayı görürken gelir adaletsizliği derinleşiyor. Kapitalizm, gezegeni yok etmenin ve toplumu istikrarsızlaştırmanın eşiğinde. Ve harekete geçmek için oldukça kısıtlı bir zamanımız var. ‘İş’in tek amacının para kazanmak ve ‘kâr’ı maksimize etmek olduğu şeklindeki dünya görüşünü çürüten Harvard profesörü Rebecca Henderson’ın global şirketlerle yıllara dayanan çalışmalarından edindiği tecrübelerle ekonomi, psikoloji ve örgütsel davranış üzerine kaleme aldığı bu kitap, bize bir çıkış yolu sunuyor. Henderson, Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak’ta kapitalizmin girdiği krizden nasıl kurtulacağını ve nasıl insanlara daha faydalı hale gelebileceğinin yol haritası çizip iş dünyasının tabularını sarsıyor. Bunu yaparken yalnızca olanı yıkmıyor, sürdürülebilir kalkınma için yeni bir ekonomik düzlem ve yeni bir işletme mantığı öneriyor. "Bu güçlü kitap, kapitalizmi yeniden tasarlamaya ve inşa etmeye yönelik bir eylem çağrısı. Piyasa ekonomisi verimlilik ve refah artışı özelliğini son kırk yılda yitirmeye başladı. Güç dengesinin büyük şirketler ve lobiler lehine değişmesi, temel düzenlemelerin yıkılması, şirketlerin ve çok-zenginlerin hayatın her alanında kendi yollarını bulma yeteneklerinin artması karşısında devletin yoksul vatandaşlarını koruma konusundaki isteksizliği, ABD ekonomisindeki gelir adaletsizliğinden ve düşük verimlilik artışından devleti genel olarak sorumlu yapar. Rebecca Henderson, piyasa sisteminin reforme edilebileceğini ve bunun şirketlere haksız yere zarar verilmeden yapılabileceğini savunuyor. Daha ahlaklı ve yenilikçi bir kapitalizm mümkün. Umut var!" —Daron Acemoğlu, Ulusların Düşüşü'nün yazarı "Bu kitap, amaç odaklı işletmelerin toplumumuzdaki hayati rolüne ve kapitalizmle demokrasinin en ivedi sorunlarımızı çözmek için nasıl yapıcı bir şekilde etkileşime girebileceğine dair önemli bir mesaja sahip." —Stanford İşletme Okulu "Kaos İçindeki Dünyada Kapitalizmi Yeniden Tasarlamak... Devletler, şirketler ve toplumlar arasında yeni bir uyum ve iş birliği dönemini teşvik ediyor." —Andrew Hill, Financial Times
203.50 ₺ -
İkondan Kanona: Kültür İle Medeniyet Arasında
Hep yakınırız Türkiye’de güçlü bir sanat, edebiyat eleştirisi ve kuramı olmadığından! Kanonların “mahalli” olduğu bir toplumda sanat, edebiyat eleştirisine neden ihtiyaç olsun? Edebiyatın ideolojiye indirgendiği bir zeminde, okuma tercihlerinin tamamen politik olduğu bir ortamda eleştiri ve kuram olmaması, hatta olsa bile onlara dönüp bakanın olmaması doğaldır. Besim F. Dellaloğlu, İkondan Kanona: Kültür ile Medeniyet Arasında’da bir sosyolog olarak üzerinde çok durulan fakat çözülemeyen kavramlar üzerinden bir Türkiye panoraması çiziyor. Kültür ve medeniyet ekseninde Türkiye’de neden kanon oluşmadığını okurla birlikte sorguluyor. Kültür, medeniyet, kanon, ikon, modernlik, modernleşme, aydın, entelektüel, akademi, sosyal medya, laiklik, muhafazakârlık gibi ihtilaflı meselelere Türkiye merkezli karşılaştırmalı yorumlar ve tespitler getirerek meselelerin nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor, iç içe geçmiş kavramların röntgenini çekiyor. Dellaloğlu, İkondan Kanona: Kültür ile Medeniyet Arasında’yla “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem yol haritalarına bir yenisini ekliyor.
218.30 ₺ -
Cihad ve İsyan
Bugün cihad denince aklımıza ilk olarak IŞİD ve El-Kaide gibi örgütler geliyor. Cihad düşüncesini ilk olarak otomatik tüfeklerle ve canlı bombalarla eşleştiriyoruz. Ancak cihad, bugün televizyonlarda izlediğimiz halinden çok daha farklı ve kapsayıcı bir düşünce. Aslında cihad fikri, İslamiyet’in temel yapıtaşlarından biri. Ergün Yıldırım da cihadı, bugünkü kargaşanın dışına çıkararak önce düşünsel, sonra tarihsel, sonra da toplumsal açılardan ele alıyor. Tarih içerisinde cihad düşüncesinin gelişiminde iz sürerken, bugün sıklıkla birbiri yerine kullanılan Haricilik, Selefilik ve Vehhabilik kavramlarını da ustaca işliyor ve cihad hareketlerini anlamak isteyen okuyucular için hem tarihi hem düşünsel bir perspektif sunuyor. Ergün Yıldırım’ın çalışmasını özel yapan bir diğer unsur da, cihadın toplumsal temelleriyle ilgili sözler söylüyor olması. Tarih içerisindeki cihad hareketlerinin genetiğine bakan Yıldırım, bu hareketler içerisinde genetik ortaklıkları ve temel farklılıkları geniş perspektifi sayesinde kolayca teşhis edebiliyor. Kısacası, Ergün Yıldırım bugün ancak şiddetle özdeşleştirebildiğimiz cihad kavramını tam olarak anlamamızı ve bugünkü pratik örneklerine daha sağlıklı bir zihinle bakabilmemizi sağlıyor. Cihad ve İsyan, cihad hareketlerini anlamak isteyen ve içinde yaşadığımız politik dünyayı merak eden herkesin okuması gereken bir kitap.
92.50 ₺ -
Sosyolojik Nazar
Sosyolojik Nazar, Besim F. Dellaloğlu’nun Gazete Duvar’da kaleme aldığı yazılarından oluşuyor. Yazar, bu derlemesinde bir sosyolog olarak gündelik kavramlar üzerinden bir Türkiye resmi çiziyor. Mevcut mahalli zihniyetlerin hangi tutumlar, hangi kavramlar üzerinden meseleleri, nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor. Bu kitapta sağdan, soldan, medeniyetten, kültürden, üniversiteden, akademiden, aydından, entelektüelden, televizyon dizilerinden, futboldan, hakemlerden, yürüyen merdivenlerden, pizzadan, lahmacundan, çaydan, kahveden, rakıdan, şaraptan söz ediliyor. Ama sonuçta bütün bunlar Türkiye resmini tamamlıyorlar. Yazar, kendi hapishanelerimizden dışarıya doğru, kamuya doğru düşünce pencereleri açıyor. Evet, hayat organiktir. Toplum ilişkiseldir.
218.30 ₺ -
Popüler Dindarlık
İnsanın inanma arzusu o kadar kuvvetlidir ki, zaman içinde dinin formel bilgilerinin yanında başka ritüeller ortaya çıkmaya başlar. Böylece, kitabi dinin yanında bir de halkın muhayyilesinde ve geleneğinde yüzyıllardır varlığını sürdüren inanış biçimleri ve yeni ritüeller doğar ve bunların tamamı bir bütün olarak “yaşayan din” olgusunu meydana getirir. Özellikle ülkemizde, gündelik hayatın din ile iç içe geçtiği yerlerden biri de türbelerdir. Dünyada çok farklı örnekleri de olan bu yerler, insanlar için ruhen rahatlama ve kutsal mekân arayışı ihtiyaçlarına karşılık veren birer umut kapısı. İlginç ritüellerin gözlemlendiği, çeşitli menkıbelerin anlatıldığı bu ziyaretgâhlar sadece insanla kutsal arasında bağ kurmuyor, aynı zamanda adeta bir terapi ve sosyalleşme mekânı olarak insanlara rahatlatıcı etkiler de sunuyor. Ali Köse ve Ali Ayten, sosyal bilimler anlamında farklı okumalara kapı aralayan ve ülkemizde de çok yaygın olan bir inanç fenomeninin dünyadaki benzer örnekleriyle ilişkisini kurarak bu olgunun adeta fotoğrafını çekiyorlar.
185.00 ₺ -
Öznenin Ölümü
15 Temmuz sonrasında Türkiye'de cemaat ve siyaset düzleminde pek çok tartışma yapıldı. Ancak bu tartışmalarda gözden kaçan bir şey vardı. Meseleleri yerli yerine oturtabilmek için bakışımızı çevirmemiz gereken yerlerden biri de bütün bu olanların kimi zaman faili kimi zaman mağduru durumunda olan özneydi; öznenin olaylarla, düşünceyle, zihniyetle kurduğu ilişkinin niteliğiydi. Gülen Hareketi daha önce bu açıdan incelenseydi, o büyük akıl tutulması belki çok daha önceden öngörülebilirdi. Himmet toplantılarının, dershane ve okulların aslında bir sosyal iktidar alanı örmek için kullanılan ağlar olduğunu, bu ağda tutunabilmek için kişiye kendi aklını ve dahası, benliğini öldürmekten başka bir çare bırakılmadığını, tüm hoşgörü söylemlerine rağmen öznenin tekilliğine küçücük dahi olsa bir alan açılmadığını, Gülen’in adeta bir ilkel kabile şefi gibi grup ruhunu coşturmak ve yönetmek gibi efsunlayıcı bir rol üstlendiğini, gerçekte tüm cemaatlerin/hayır kurumlarının ana amacı olan “hizmet” kavramının bile bir gruba münhasır kılınmasındaki bencilliği görebilseydik ne ile karşı karşıya olduğumuzu çok daha önce anlayabilirdik. Prof. Dr. Ergün Yıldırım sosyolojinin anahtar kavramları ışığında Gülen Hareketinin anatomisini yapıyor ve öznenin söz konusu yapı içindeki durumunu anlatıyor. Gülenciliğin küçük yaşlardan itibaren özneyi nasıl da yok etmek istediğinin hikâyesidir bu. Dava, hizmet, cemaat ve din gibi kutsal değerleri istismar ederek insan hayatına el koymanın hazin hikâyesidir.
51.80 ₺ -
Türk Muhasebe Filozofları
Bir bilimin felsefesi varsa filozofu da olmalıdır. Muhasebe 1876 yılından beri bilimdir. Muhasebe Felsefesi ismini taşıyan ilk kitap ise 1907 yılında yazılmıştır. O hâlde muhasebe felsefesiyle ilgilenmiş çok sayıda muhasebe filozofu olmalıdır. Muhasebenin teorik ve pratik yönlerine katkı sunmuş filozofları, düşünürleri, aydınları, mütefekkirleri, münevverleri, entelektüelleri, reformistleri, üstadları, eğitimcileri veya adına ne derseniz deyin. “Kim bu insanlar, nerede yaşamış, neler düşünmüş, neler yazmış, nelerle dertlenmiş? Hangi ideallerin peşinden gitmiş, hangi ülkülerle cedelleşmiş, hangi rüyaları görmüş, ne fedakârlıklarda bulunmuş, devletlerin mali sistemlerine, işletmelerin finansal durumlarına ve nihayet ulaştığımız şu uygarlığa nasıl bir katkı sunmuş?” derseniz maalesef bu soruları yanıtlamak uğruna bütünsel bir çalışma yapılmamıştır. Hatta muhasebe ve filozof sözcükleri Türkçemizde yan yana bile gelememiştir. İşte bu kitap, hiç irdelenmemiş söz konusu sorulara odaklanarak kayıp bir dünyanın gizemli kahramanlarının izinden gitti. Günün sonunda otuz iki muhasebe filozofuyla geri dönerken sadece Orta Doğu coğrafyasındaki limanlara uğradı. Yazma imkânı olursa ikinci seyahatte de Avrupa ve Amerika’da yetişmiş muhasebe filozofları keşfedilecektir.
259.00 ₺ -
Zamanın İçinden Zamanın Dışından
Vicdan bendeki ötekidir. Hatta tüm ötekilerdir. Ben'in tüm ötekileri içinde hissetmesidir. Vicdanın olmadığı yerde her şey artık bir kuru gürültüdür. [...] Hakikat duygusu, bizim ideolojimiz dışında birinin söylediği bir cümlede hakikate dair bir şey varsa eğer onun hakkını teslim etmemizi sağlayan şeydir Besim F. Dellaloğlu Zamanın İçinden Zamanın Dışından: Gelenek ve Modernlik Arasında’da bir sosyolog olarak gündelik kavramlar üzerinden bir Türkiye panoraması çıkarıyor. İdeolojik mahallelerin hangi kelimeler ve kavramlar üzerinden meseleleri nasıl yanlı/ş yorumladıklarını örnekleriyle anlatıyor, iç içe geçmiş kavramların röntgenini çekiyor. Modernlik, çağdaşlık, gelenekselcilik, ilericilik, laiklik, muhafazakârlık, felsefe, sanat gibi gerçek anlamını pek merak etmediğimiz fakat kullanmayı çok sevdiğimiz “şık” kavramları nasıl ve neden sadece şeklen benimsediğimizi okurla birlikte çözmeye çalışıyor, medeniyet üretemememizi sorguluyor. Zamanın İçinden Zamanın Dışından: Gelenek ve Modernlik Arasında, “okuryazar”ların zihin masasında yer bulması elzem bir yol haritası.
218.30 ₺ -
Modernleşmenin Zihniyet Dünyası
"Sonuç olarak, Tanpınar ile ilgili bir kitap yazma niyetimin Türkiye ile ilgili bir kitap yazmakla sonuçlandığının farkındayım. Bir anlamda Tanpınar’a haksızlık ettiğimi de düşünmüyor değilim. Ama yine de beni en iyi Tanpınar’ın anlayacağını sanıyorum. Çünkü bu memleketin nasıl “dominant” bir memleket olduğunu en iyi Tanpınar bilir. “Türkiye evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olmak imkânını vermiyor”, diyen Tanpınar değil miydi? Tanpınar’ın derdi memleket değil miydi? Dostları tarafından bile “Kırtipil Hamdi” diye anılan Tanpınar sanırım bu kitabın son cümlesini duysaydı çok sevinirdi. Tanpınar Türkiye’dir!" Besim Dellaloğlu, Modernleşmenin Zihniyet Dünyası'nı Tanpınar imgesiyle anlatıyor, Türk aydınlanmasının anahtar kelimelerini gösteriyor.
166.50 ₺ -
Mukaddime (Ciltli)
İbn Haldun tarih felsefesinin, sosyolojinin, antropolojinin, iktisat biliminin, kısacası toplum bilimlerinin kurucu babası olarak kabul edilir. Mukaddime’si, dünyanın en önde gelen bütün entelektüellerince dikkatle okunan ve pek çok devlet başkanınca fikirlerine hayran olunan bir şaheserdir. Roger Garaudy, müslüman olmadan önce kaleme aldığı İslâm Medeniyetinin İnsanlığa Katkısı eserinde, İbn Haldun’a on sayfadan fazla yer ayırır ve onu “Descartes’ın, Montesquieu’nün Öncüsü ve İslâm’ın Karl Marks’ı” olarak görür. Ünlü tarih felsefecisi Arnold Toynbee, “Hiç şüphesiz Mukaddime, kendi türünde, bugüne kadar hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir zihnin ortaya koyamadığı en büyük eserdir!” ifadesini kullanır. Engels, yaptığı toplum değerlendirmelerinde Mukaddime’den yararlanır ve “Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine katkı” başlıklı makalesinde, İbn Haldun’un görüşlerinin çok özlü bir özetini sunar. BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan, “Sadece İbn Haldun ismi bile İslâm Tarihinin ne kadar parlak bir ilim çağı yaşadığının göstergesidir!” der. Arapça üç ayrı baskısından, Fransızca ve İngilizce tercümelerinden de yararlanılarak dilimize aktarılan bu Mukaddime’yi çok geniş kesimlerin daha iyi anlayacağını umut ediyoruz.
481.00 ₺