-
Bir Zamanlar Bursaydı
Bursa’nın manevi havasının her manada teneffüs edildiği ahşap bir tekkede, asırlar içinden süzülüp gelen Türk-İslam tasavvuf ve vakıf geleneğinin muhafaza edilmeye çalışıldığı bir aile ocağı... Ve bu ruhaniyet içinde yetişmiş bir "gönül restoratörü": Mehmed Safiyüddîn Erhan. Eşrefoğlu Rûmî Hazretlerinin torunlarından, Bursa Numaniyye Dergâhı'nda yetişmiş ve burada sekiz nesildir devam eden geleneğin son temsilcisi olmuş, manevî iklimi burada neşv ü nemâ bulmuş Safiyüddîn Efendi, hususen Bursa’nın paha biçilemez kıymetlerinin tarih içinde eriyip gitmesinin ızdırabıyla ailesi vesilesiyle yakından tanıma imkânı bulduğu Bursa’daki dergâhlar ve onların muhitinden aldığı maddî-manevî terbiyeyi yine bu tekkeleri, hazireleri ve camileri sahiplenmeye, ihyaya hasretmiş. Yıkılmaya yüz tutmuş, restorasyon adı altında özensiz ellerde aslî hüviyetini kaybetmiş bu binaların ihyasında bizzat çalışarak bu manevî mirasın gelecek nesillere aslıyla intikalini vazife bilmiş. Bir Zamanlar Bursa'ydı, bu sahiplenme ve ihya faaliyetlerinin tab'a bürünmüş halidir. Kimi zaman bir caminin kubbesinde, kimi zaman bir hazirede mezar taşlarının arasında, kimi zaman bir dergâhın şimdi göremediğimiz tevhidhânesinde, kimi zaman da ahşap bir konağın kaybolup gitmiş odalarında Türk-İslam medeniyetinin izlerini arayan yazar, bu binaların şahsiyetine, yani şahsiyetimize sahip çıkmayı teklif ediyor. Çünkü bu binalar cansız taşlar değil, yüksek ahlak timsali kimselerin ruhaniyet ve zevk-i selimlerinin sindiği, bizlere emanet edilmiş eserleridir."Ecdadımızın vücuda getirdiği kültür değerlerimizin yaşamasını, bizden sonraya da intikalini gaye edineceksek bu topraklarda geçmişimizin ve devamının ispatı olduğuna inandığımız eserleri önce sevmeye, sevebilmek için anlamaya, anlamak için hissetmeye, hissedebilmek için benimsemeye, ellerimizle tutup doğru rehberler nezaretinde üzerinde çalışarak hizmet etmeye mecburuz. Zira eski ince zevkimizi temsil eden sanatlarımızın herhangi bir şubesini gençlerimize tavsiye edebilmeye yüzümüz olması ancak onlardan birini bizzat icra etmemize bağlıdır."
420.00 ₺ -
Gönül Çerağını Uyandırmak
“Kalbin, cilalı bir aynadır. Üzerinde biriken toz örtüsünü temizlemelisin, çünkü onun vazifesi ilahî sırların nurunu yansıtmaktır. Kalp âlemlerinin üzerinde, ‘yerin ve göğün nuru olan Allah'ın nuru’ parlamaya başladığında, kalbin çerağı uyanır. Kalbin çerağı; ‘bir fanus içindedir, o fanus da inciye benzer bir yıldız gibidir.’” Tosun Bekir Bayraktaroğlu’nun sohbetlerinden derlenen Gönül Çerağını Uyandırmak kitabı ruhu hatırlama kıvamında olanlara irfan çerağını işaret ediyor. Ayrıca bir irşad vazifesi de gören bu sohbetler, Hakk’ı hiç unutmadan daima diri kalmak isteyenlere adeta bir davet niteliğinde... Eşrefoğlu Rumi’ye, Abdulkadir-i Geylani’ye, Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-Tayr’ına ve Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın Marifetname’sine sık sık atıfta bulunulan eser; bir talibin yola dair bilmesi ve dikkat etmesi gereken hususlardan, adap ve erkândan, tekâmül sürecinde geçtiği kapılardan bahsederek gönül şehrine girmek isteyenlere bir kapı aralıyor. “…Sonra irfan çerağı kendiliğinden uyanır. Allah'ın sırlarının nuru üzerine parladığında, nasıl sönük kalabilir ki? Yalnızca ilahî sırların ışığı parlasa, sırların gece göğü binlerce yıldızla aydınlanır. İlahî sırların çerağı içinizde uyanırsa, geri kalanı bir anda ya da azar azar zuhur edecektir. Bazılarınız zaten biliyor, bazılarınıza burada anlatacağız. Oku, dinle, anlamaya çalış. Şuursuzluğun karanlık seması, ufuklardan dökülen ilahî mevcudiyet ve dolunayın güzelliği ve huzuruyla aydınlanacaktır. Nur üstüne nur…”
77.00 ₺ -
Doğudan Batıya
Annemarie Schimmel bir gönül köprüsüdür. Doğu ve Batı arasındaki o köprüde, dallarıyla gökyüzünü kucaklayan; Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’den Paul Gerhardt’a, Hermann Hesse’den Muhammed İkbal’e, Süleyman Çelebi’den Muhammed Hamidullah'a, Yahya Kemal'den Kâni Karaca ve daha nicelerine dokunan aşinalığıyla her şeye şahit koca bir çınardır. Şark İslam kültürüne duyduğu muhabbet ve iştiyakla birçok çalışmaya imza atmış, bu minvalde sayısız seminer ve konferans vermiştir. Arapça, Farsça, Urduca, Türkçe ve Fransızcadan tercümeler yapmış, Berlin Üniversitesi’nde İslami araştırmalar sahasında doktorasını tamamlamış, ayrıca uzun yıllar Türkiye’de yaşayarak Ankara İlahiyat Fakültesi’nde Dinler Tarihi derslerine girmiştir. Schimmel’i ayrıcalıklı kılan şey, çok zor şartlar altında yetişmesi ve aslında bir insan için imkânsız denilebilecek zorluklarla mücadele edebilmesidir. Akademik çalışmalarının ve başarılarının yanı sıra “kendini arayan bir yolcu” olarak tanımlayabileceğimiz Annemarie Schimmel, Doğudan Batıya isimli kitabında bu arayışın samimi öyküsünü anlatır. Doğudan Batıya başından sonuna kadar manevi bir arayış, bitmek tükenmek bilmeyen bir okuma serüveni ve musiki ile geçen dopdolu bir ömrün, hem Şark’a hem Garp’a uzanan kuşatıcı bir bakış açısının birinci ağızdan, bizzat Annemarie Schimmel’in dilinden otobiyografik bir anlatısıdır.
262.50 ₺ -
İslamın Güleryüzü
Aristokrat ve Katolik bir aile içinde yetişti.Seçkin tabakaya mensup çocukların okuduğu okullarda eğitim gördü.Profesör oldu. Sorbonne ve Ezher başta olmak üzere birçok ülkenin pek çok üniversitesinde dersler, konferanslar verdi.Fransa’nın dünya çapında en saygın bilim ve araştırma kurumu, İlmî Araştırmalar Millî Merkezi’nde (CNRS), yönetici ve uzman olarak çalıştı.Yüzyılımızın en ünlü bilim ve fikir adamlarıyla beraber oldu, onları yakından tanıdı ve kendileriyle ortak çalışmalar yaptı.Bir gün İkbâl’i, onun aracılığıyla da Mevlâna’yı keşfetti.O ikisi sayesinde İslâm’a kavuşunca araştırıcı, sorgulayıcı ruhu nihayet sükûna erdi.Bu kitapta o değerli Hanımefendi’nin gerçeği arayışı anlatılıyor.Heyecan verici bu serüven boyunca yaşadığı dikkate değer olaylar, tartışmalar,düşünen bir beynin soruları, tereddütleri, şüpheleri kendi ağzından soru cevap şeklinde aktarılıyor.
119.00 ₺ -
Müslüman Saati
"Mübarek vakitler gerçek zamanı, ebediyete ait olan saadet anlarına dönüştürür." Müslüman Saati, Annemarie Schimmel'in Müslümanların Hicret ile birlikte kabul ve tüm mübarek vakitlerini bu milada göre idrak ettikleri hicrî takvimin oldukça detaylı bir incelemesidir. Schimmel, bu tematik çalışmasını yıllar, aylar, haftalar ve günler olarak tasnif ederken haftanın günlerinin manevî önemini açıklıyor. Yas ayı Muharrem'i, Mevlid ayı Rebiülevvel'i, Mirac ayı Receb'i, Üç Aylar'ın ortası Şaban'ı, oruç ayı ve on bir ayın sultanı Ramazan'ı, Hac ayı Zilkade'yi ve Kurban Bayramı'nı oldukça detaylı bir şekilde, dünya Müslümanlarının din üzerine kurulu gelenekleri özelinde ve akıcı tasavvufî neşvesiyle, Hakk ehlinden beyitler eşliğinde ele alıyor.Schimmel, "Dehre sövmeyiniz çünkü ben dehrim!" hadis-i kudsîsinin önemi ve derinliği çerçevesinde, İslam'da zamanın döngüselliğini ve bu dairevî hareketin tasavvufî kavramsallaştırmasını vazıh bir şekilde ortaya koyuyor.
101.50 ₺ -
Peygamberimizin Çevresindeki Hanımlar
Bu kitapta, Müslüman olmuş seçkin bir Fransız düşünürünün kaleminden hayatları, tavırları, halleri ve yaşayışları destandan da öte bir anlam taşıyan hanımefendiler anlatılıyor. Hepsi de Peygamber Efendimizin çevresinde bulunma mutluluğuna ermiş ve akıllara durgunluk veren azim ve cesaretleriyle adlarını ölümsüzler defterine yazdırmış mübarek hanımlar… Onlar her bir anneye, her bir hanıma model olacakları kadar, her bir erkeğin de örnek alacağı ve sonsuz saygı duyacağı eşsiz insan numuneleri… İnançlı okur bu eserde, hiçbir sürükleyici romanın kendisine veremeyeceği eşsiz bir manevî hazzı tadacak ve aynı zamanda dünyanın gelmiş geçmiş en mükemmel hanım kahramanlarıyla tanışmanın tarifsiz mutluluğunu yaşayacaktır.
112.00 ₺ -
18 Beyit Dinle
"Mesnevî’nin Fatihası" diyebileceğimiz ilk on sekiz beyit, âdeta bu kıymetli eserin kalbidir. Çünkü bu mübarek terennümler, bizzat Hz. Mevlânâ’nın yazmış olduğu beyitlerdir. Diğer beyitler ise halifesi Hüsameddin Çelebi’ye söyleyerek yazdırdığı, yani kaleme aldırdığı beyitlerdir. "Mesnevî'nin Fatihası" tabiri hem Kur’ân-ı Kerîm’in Fatiha Suresi'nin sırrına işaret eder hem de ilk on sekiz beytin Mesnevî’yi açan ve özünü anlatan yönüne dikkat çeker. M. Fatih Çıtlak, bu eserinde Mesnevî’nin sırrı olan bu on sekiz beyti, daha evvel kaleme alınmış şerhlerden farklı bir tarzda şerh ediyor. Kitap, sadece beyitlerin içindeki incelikleri açıklamakla kalmıyor aynı zamanda Mesnevî'nin bugün okuruna nasıl hitap ettiğini de gösteriyor. Yazarın tercih ettiği hitabî üslup ile Mesnevî’nin içerisindeki mana yolculuğu aynı heyecanla okuyucuya aktarılıyor.
122.50 ₺ -
Mevlana Celaleddin Ruminin Unutulmuş Mesajı
"Ben yaşadıkça Kur'ân'ın bendesiyim, ben Hz. Muhammed'in (sav) ayağının tozuyum. Biri benden bundan başkasını naklederse ondan da bîzarım o sözden de bîzarım (şikâyetçiyim)." Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri, kökleri doğrudan Nur-i Muhammedî'den beslenen manevî bir ağaç gibidir. Fakat günümüzde oldukça popüler olan kültür akımları ve "new age" dalgaları onu ve aşk öğretisini yanlış yollardan aktarmaya ve farklı yönlendirmeye cüret ediyor. Oysaki Hz. Mevlânâ'nın Mesnevî’si, Dîvân-ı Kebîr'i ve gönüllere dokunan diğer eserleri bizi günlük koşuşturmacalarımızdan ve gaflet halimizden kurtaracak birtakım "unutulmuş mesajlar" içeriyor ve aslında açık birer "gönül" mektubu olarak bizleri bekliyor. Bugün çok sayıda insan Hz. Mevlânâ’nın eserlerini severek okuyor fakat bazen kendisinin asıl referans kaynakları olan İslamî ve tasavvufî bakış açısını bir şekilde dışarıda bırakmış oluyor. İşte Shems Friedlander, Mevlânâ Celâleddin Rûmî'nin Unutulmuş Mesajı'nda, Hz. Mevlânâ'nın esas vurgularını kavramanın özünü ancak ve ancak Hz. Mevlânâ’yı bir Allah dostu, büyük bir velî, kendisini ilahî aşka ve müthiş edebî dili ile bu aşkın şualarını insanlara salık vermeye adamış dünyanın en tesirli figürlerinden biri olarak görülmesi gerektiğini vurguluyor. Friedlander, ayrıca Hz. Mevlânâ ile Şems-i Tebrîzî ilişkisini yeni bulgular üzerinden tanımlamaya ve Şems Hazretlerinin ortadan kayboluşunu daha önce dile getirilmemiş şekilde yeni bir teori ile açıklamaya çalışıyor. Hepimiz Hz. Mevlânâ’nın vârisleriyiz. Peki bu mirası nasıl devralacağız? Bugün dünyanın onu tanımlamakta olduğu şekliyle mi? Dersliklerde ve kahvehanelerde bu düşüncelerin geçerliliğini tartışarak mı? Veyahut arzulu kalplerimizi beslemeye çalışarak, gençlerin entelektüel arzularını kamçılayarak, olgunluk ve tekâmül sahibi kişilerin halen dolduramadıkları bu eksiklikleri tamamlamaya gayret ederek mi?
154.00 ₺ -
Şafak Yazıları I
Şafak Yazıları, din, felsefe ve metafizik konular üzerinde yoğunlaşmış bir akademisyen olarak tanıdığımız Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç’ın, 2017 yılı boyunca Yeni Şafak gazetesindeki köşesinde dünya ahvali üzerinde geniş bir yelpazede yazdığı yazılardan oluşuyor. 2008 - 2018 yılları arasında yürüttüğü diplomatik görev dolayısıyla başta İslâm dünyası olmak üzere yeryüzünün en ücra köşelerine kadar giderek yerinde gözlemleme imkânı bulan Kılıç, bu seyahatlerden toplumsal, siyasal ve dinî konular üzerinde can alıcı tespitler çıkarıyor. Bireysel ve toplumsal sorunlara salt güncel politika, istihbarat ve gazetecilik analizleri üzerinden cevap aramanın ötesinde, Oluş âleminde her olan bitenin kökleri sebepler âlemindedir, görüşünün izlerini sürerek kökten çözümler arıyor. İslâm tasavvuf geleneğinin kaç asırlık tecrübesine sırtını döndüğü için tefekkür gücünü yitiren insanımıza, günlük olanı yorumlarken de kalıcı esaslardan vazgeçmemeyi, meselelere çözümü taşrada değil içeride aramayı hatırlatıyor. Son yüzyılda nevzuhûr modellerin İslâm dünyasını perişan ettiğini düşünen Kılıç, dünyanın sadece siyasi istikrarını değil düşünce dünyasını da alt üst eden emperyalist devletlerin ötekini “köleleştirme” çalışmalarına karşı varlık gösterebilmenin ancak İslâm metafiziğinin zamana, mekâna ve insana dair yaklaşımları, hikmet, irfan, iz’an kriterleri esas alınarak ilimde, sanatta, siyasette bir Geleneği olmakla mümkün olabileceğini dikkatimize sunuyor.
192.50 ₺ -
Şafak Yazıları II
“Biz birleştirmeye geldik, ayırmaya değil,” düsturuyla yola çıkarak kökü gelenekte, dayanağı sebepler âleminde olan güncele dair disiplinlerarası değerlendirmelerini Şafak Yazıları ile sunan Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, bu kez, yine Yeni Şafak gazetesinde, zâhiren daha kısa bir zaman dilimi içinde fakat bâtınen belki de en yoğun dönemlerden birinde kaleme almış olduğu yazılarını Şafak Yazıları II ile okuruyla buluşturuyor. Görünüşte şekle ve surete dayalı işleyen fakat işin özünde dayanaksız tartışmalardan manen bunalıp yeni arayışlar içine giren günümüz insanının bu boşluğu doldurma çabalarına, kökü asırlara uzanan İslam tasavvuf Geleneğinde olan, muhtevası ise fıtratına temayül eden insanoğlunun kadim felsefesini, bilimini, matematiğini işaret eden bütüncül bir mesajı haiz ilim, tarih, edebiyat, kültür ve seyahat yazılarıyla cevap arıyor. Kendisine Türkiye’nin Endonezya büyükelçiliği görevi tevdi edilinceye kadar ilk kitabın akabindeki dokuz ay boyunca irfan merkezinde haftalık yazılar kaleme alan Mahmud Erol Kılıç, bu vazife ile yazılarına bir virgül koyuyor ve aslında, aynı idrak ile farklı düzlemlerde görevler ifa edeceğini belirtiyor. Zira derviş ol kişidir ki, bulunduğu her mekânın Yaradan’ın mülkü olduğunun bilincindedir. Bir yeri olmayan insan için her şehir ona yerdir Derviş nerede gecelerse orası onun sarayıdır Merd-i Hudâ için maşrık da magrib de garib değildir Zira her nereye gitse orası ona mülk-i Hudâ’dır (Hazret-i Hâfız-ı Şîrâzî)
119.00 ₺ -
Ruşeni Dilnüvaz
Bugüne değin neşri beklendiği halde bir türlü neşredilememiş olan Rûşen-i Dil-nüvâz tabiri câiz ise, tasavvuf düşüncesinin üç farklı yüzyılında oluşturulmuş üç ayrı metnin cem edilmiş; ancak ne yazık ki tamamlanamamış halidir. Mahmud-ı Şebüsterî (ö. 1320)'nin ilhama mazhar olduğu söylenen meşhur manzum eseri Gülşen-i Râz'ı kendisinden yaklaşık iki asır sonra Muhammed Lâhicî (ö. 1506) Farsça olarak yorumlamıştır. İslam dünyasında en fazla şerhi yapılan eserlerin başında gösterilen Gülşen-i Râz'ın bu Farisî şerhini son dönem tasavvuf ricali arasında çok müstesna bir isim olan Harîrîzâde Mehmed Kemâleddin Efendi Türkçeye aktarmıştır. Üçüncü devre Melâmîliğine intisap eden bu velûd mutasavvıfın arkasında bıraktığı 41 eserden biri olan Rûşen-i Dil-nüvâz ne yazık ki 156 beyte kadar gelmiş olmasına rağmen yine de çok kıymetlidir. İbnü'l-Arabî'nin öğretilerinin enfes bir dille işlendiği bu muhteşem şerh çevirisi "aşk" yolunun "akıl" yolu yanında üstün niteliklerini ve irfânî zenginliğini göstermektedir. Prof. Dr. Cengiz Gündoğdu emek mahsulü bu titiz çalışması ile Rûşen-i Dil-nüvâz'ı yazma eserler koleksiyonundan matbuat alemine kazandırarak istifadeye sunuyor. Ayrıca, bu eserinde Harîrî-zâde Mehmed Kemâleddin Efendi'ye dair çok kıymetli biyografik malumat aktarıyor.
126.00 ₺ -
Müslümanın Takvimi
Çocukluğunda saray terbiyesi almış, Nazıme Sultan'ın bir ara vekilharçlığını yapmış ve genç yaşında 1001 gün Yenikapı Mevlevihanesi'nde çile doldurarak "dede" olmuş bir koca Mevlevî... Esad Dede'den Mesnevî okumuş ve mesnevihanlık icazeti almış, maişetini vakıf gelirinden ya da tekke tahsisatından değil elinin emeğiyle çıkarmak için matbuat dünyasına atılmış bir kalem ehli... İslamın temel ilimlerini ve tarihini asıl kaynaklarından okumuş bir İslam âlimi... II. Abdülhamid devrinden cumhuriyete çok zor zamanlar yaşamış bir çilekeş... Sadece yayımladığı eserlerle değil hem mekteplerde hem de cami kürsülerinde halka olan talim ve irşat görevini ifa etmiş bir dava insanı... Kitaplarla ve kütüphane ile geçen bereketli bir ömür... Son devrin en büyük mesnevihânlarından Tahirü'l-Mevlevî'nin Mahfil dergisinde kaleme aldığı kamerî ve İslamî aylar sadece bu ayların lügat ve ıstılah manalarını içermiyor, aynı zamanda son dönem Osmanlı coğrafyasında bu aylara dair sosyal, kültürel ve gündelik yaşantıyı da tasvir ediyor. İbadet ve zikir açısından mübarek günler, geceler, kandiller İslam tarihinin zengin örnekleri ile izah ediliyor. Hele Ramazan-ı Şerif'e dair kaleme aldığı yazılar baştan aşağı zengin bir arşiv niteliğinde. Yaklaşık bir asır önce bize böyle büyük bir hazine bırakan Üstad Tahirü'l-Mevlevî'nin bu emek mahsulü yazılarını Tuba İşçimen yeni yazıya aktarmakla kalmadı, bugün unutulmaya yüz tutmuş kavramları ve kelimeleri de üstadın üslubuna zarar vermeyecek şekilde metin içerisinde gösterdi.
140.00 ₺ -
Nun Kapısı
Nun Kapısı adlı bu eser, H. Nur Artıran Hanımefendi’nin sosyal medyada paylaşmış olduğu Mesnevî beyitlerine ve tasavvuf büyüklerine ait vecizelere dair getirdiği kısa izahlardan oluşmaktadır. 140 karaktere sığdırılan bu mühim beyitler ve sözler, paylaşıldığı sırada büyük rağbet görmüş ve paylaşım rekorları kırmıştı. Muhtereme Artıran Hanımefendi, gelen yoğun istek üzerine bu kez bahsi geçen vecizeleri ve beyitleri kısa izahlarla şerh etmek suretiyle bu paylaşımları özlü hakikatlerden oluşan güzel bir kitaba dönüştürdü. İyi ahlak sahibi ve toprak huylu olmak, “düşmana” bile dua etmek, kusurları örtmek, kötülüğün ağlaması; iyiliğin gülmesi, aşkta fani olmak, er kişilik, bela ve musibetlerden alınacak ibretler gibi pek çok önemli konu başlığı Mevlevîlik mektebinin esaslı öğretileri eşliğinde sunulmakta. Çok veciz, kısa ve ibretamiz tespitler içeren bu kıymetli eser, bunalım ve stresten şikâyet edenlere adeta manevi rehberlik etmekte. Zamanın darlığından müşteki, kitap okumaya fırsat bulamayan, hayatın keşmekeşliği içerisinde yaratılış gayesini unutmuş biçare ve âciz insanoğluna seslenen “Nun Kapısı”, eskilerin deyimi ile söylenmesi mümkün olmayan kelimeleri en kolay surette bir araya getirmek demek olan “sehl-i mümteni” zarfı içerisinde okura takdim etmekte. Her bir güne bir söz ve bir şerhini okumak bile, kişiyi tefekküre ve düşünceye sevk etmek suretiyle özünden koparılmış âdemoğluna maveradan kudsi soluklar üflemekte…
161.00 ₺ -
Oğul Sen Sen Ol
Nasihatnâmelerin unutulmaya yüz tuttuğu; “iş tutma”nın, “kişisel gelişim”in ya da başarının yollarının daha ziyade pragmatik sebeplerle öğrenilmek istendiği günümüzde genelde kadim bilgeliğin, özelde ise Türk-İslam kültürünün içinde gelişen kıssa, tarihî hikâye, menkıbe aktarımını tekrar hatırlamaya ve hatırlatmaya ihtiyaç duyuyoruz. Bu görev ise belki de en çok, bu kültürü kıyısından yakalamış, çocukluklarında büyüklerinin etrafında toplanarak onlardan dinledikleri yahut kütüphanelerinde denk geldikleri İmam Gazzâlî’nin Ey Oğul’undan nasiplenebilmiş, Mesnevî, Attâr’dan menkıbeler, Dede Korkut’tan hikâyeler, Beydebâ’dan Kelîle ve Dimne dinlemiş; kulağına Kutadgu Bilig’den öğretiler çalınmış, Atebetü’l-Hakâyık’ın farkında olan bir nesle düşüyor. İşte Bilal Kemikli, Oğul, Sen Sen Ol’da çocuklarından ayrı kaldığı ve idareci olduğu bir dönemde yüreğindeki hasret duygusuyla ve idarecilerin genel olarak düştükleri pragmatizm hatasını gözlemleyerek öğrencilerin, gençlerin ve bu kültürden uzak kalanların odağında, Peygamber Efendimizin(sav) “Din nasihattir,” düsturu ile bir tür “pendnâme” hazırlayarak bu geleneğin izini sürüyor. Odağında hem gençler hem de ebeveynler olan bu eser, didaktik bir tecrübe aktarımından ziyade, Kemikli’nin latif dili ve zarif Türkçesi ile okuruna geçmişten günümüze muhabbetli bir sohbet meclisi açıyor.
63.00 ₺ -
Ateşi Aşk Mesnevi Mektupları
Her şeyden önce bir edebî tür olan mektuplar; bu özelliğinin yanı sıra haber verme, içinde bulunulan hali tasvir etme, bir konuyu izah etme, bir görüşü telkin ve bir vazifeyi tevdi etme gibi amaçlarla yazılan metinlerdir. İslam edebiyatında mektup türünün gelişimi ise Hz. Peygamber’in (sav) mektup yazdırmasından mülhem olmuştur. Bu durumun neticesinde dostlarıyla haberleşen sıradan insanın yanında hükümdarlar, devlet adamları, tüccarlar, toprak sahipleri, sanatkârlar, mütefekkir ve şairler de mektup yazmışlardır. Bilhassa bilge kişilerin öğrencilerine ve takipçilerine yolun esaslarını telkin sadedinde yazdığı mektuplar da vardır. Hz. Mevlânâ da bu gelenek dâhilinde sadrından satırlarına akıttığı mektuplar yazmıştır. İşte Bilal Kemikli, bu geleneğe dayanarak uzun bir süre sürdürdüğü Mesnevî derslerinin hemen akabinde kaleme alarak derslerine katılamayan öğrencilerine ve dostlarına da "Cumalık" adı altında ayrıca gönderdiği, ilhamını Şeyh Gâlib Hazretlerinin tabiri ile "Mesnevî'den aldığı" mektuplarını okurlarına sunuyor. Hz. Mevlânâ, tasavvuf neşvesini bütün ilmî bilgi birikimi ve ilahî huzurda bulduğu, muhabbetin kemâle ermiş hali olan aşkla yaşamıştır. İşte Âteş-i Aşk: Mesnevî Mektupları, Mesnevî-i Şerîf’ten ilhamla, okurlarına asırları aşan bir bilgelik geleneğinin asla kopmayan rabıtalarını edebiyatla birlikte akıtan bir ilahî terennümler seçkisi olarak sunuluyor.
91.00 ₺ -
Duanın Ruhu
Müslüman bir ailede dünyaya geldiği için, zahmetsizce Müslüman olmuş bizim gibi biri değil, tam aksine koyu dindar bir Hıristiyan ortamında bulunduğu hâlde, İslâm’ı bin bir emek ve çabayla arayıp bulmuş bir hanımefendiydi Prof. Dr. Eva de Vitray-Meyerovitch. İslâm’ın Güleryüzü kitabında hidayete eriş serüvenini genişçe anlatır. Mevlâna’nın kitapları sayesinde Müslüman olan ve şimdi Konya’da, çok sevdiği Mevlâna’sına yakın Üçler Mezarlığı’nda bulunan o hanımefendi, Duanın Ruhu kitabında İslâm’ın eşsiz güzelliğini dillendiriyor. Arayarak ve araştırarak bulduğu İslâm’ın, Allah’ın insanlığa nasıl paha biçilmez bir nimeti ve çok değerli bir armağanı olduğunu gözler önüne seriyor. Gerçek huzura ve mutluluğa da, ancak, gündelik hayatımızda bu dini hakkıyla yaşarsak erişebileceğimize dikkat çekiyor. İslâm’daki ibadetlerin, namazın, orucun, haccın ve zekâtın, insanı nasıl insanüstü bir hâle getirdiğini, insanı nasıl melekleştirdiğini ve insanı nasıl güzelliklerle donattığını en ikna edici bir dille izah ediyor. Tek ve gerçek sevgilinin Allah olduğunu hücrelerine kadar duyup, hissetmiş ve yaşamış, evliya mertebesindeki bu hanımefendi, okuruna, o eşsiz Sevgili’ye ulaşabilmenin ve O’nunla buluşabilmenin yollarını gösteriyor.
112.00 ₺ -
Sen Sen Ol Sevgili Kızım
“...Bütün güzel sözler O’na yükselir.” (Fâtır, 10) Sözünü güzelleştir, güzeli söze dönüştür... Güzeli söyleyerek yüksel. Sen Sen Ol, Sevgili Kızım, Bilal Kemikli’nin neredeyse bir senelik bir dönem içinde farklı şehir, ülke ve mekânlarda kaleme aldığı çeşitli yazılarla, değişen kadın ve kız algısına kendi değerlerimiz açısından bir bakış sunma çabasının yanında, kendi kızlarının zamanın ruhuna uygun huzurlu ve mutlu bir hayat sürdürmeleri için gerekli olan ahlakî ilkeleri bilmesini de arzulayarak hazırladığı güzide bir eser. Mesnevî geleneğine bağlı kalarak yazılan mektuplardan ve kısa anekdotlardan oluşan bu kitap; kız çocuklarının gönül aynasına düşen silüetleri, söze ve satıra tebdil etmek niyazıyla hazırlandı. Hitap edilen kitle evlatlar olsa da anne ve babalar da bu satırların birinci dereceden muhatapları oluyor. Günümüzün hızla değişen dünyasında geleneğimizde kadına verilen önemin kız çocukları nezdinde bir kez daha hatırlatılması lazım geldiğinden bu kitap tüm muhabbeti, şefkati ve sevgisiyle genelde herkese, özelde ise kız evlatlara hitap ediyor. Kitabı, gönle düşen manaları belirli konular etrafında ele alarak hazırlayan Kemikli’nin geleneğe yön veren eserlerin künhünü bir potada birleştirebilen bir tınıya sahip olan dili, okurunu samimiyetle karşılıyor. Gelenekten ve modern dönem eserlerinden de iktibaslar yapan ve bu doğrultuda, nasihatnâme ekolü yönünde oluşan köprüyü çok önemseyen yazar, geçmiş ve gelenek bağlantısına özellikle eğiliyor. Bir baba olarak ilim ve irfan bağlamında özelde kız, genelde bütün evlatlara rehber edinebilecekleri bir kitap sunuyor.
101.50 ₺ -
Bostan Ve Gülistan
Bostan ile Gülistan, İslâm bilgeliğinin Batı’ya açılan ilk kapısı oldu. Avrupa dillerine ilk defa bu iki kitap tercüme edildi. Batılı aydınlar ilk önce işte bu kitap sayesinde İslâm dininin yüceliğini, Peygamberimiz’in büyüklüğünü ve Doğu’nun hârikulâde bilgeliğini okuyup öğrendiler. Fransa’nın dev şair ve yazarlarından Victor Hugo ile Lamartine, Peygamberimiz hakkındaki o eşsiz övgü dolu yazı ve şiirlerini bu kitabı okuduktan sonra yazdılar. Almanların her zaman iftihar ettikleri şair ve yazarları Goethe, Peygamberimizi göklere çıkaran o uzun şiirini, bu kitabı ve bunun hemen ardından çevrilen İslâm klasiklerini okuduktan sonra kaleme aldı. Dünyanın en önde gelen şaheserlerinden olan bu kitap, verdiği öğütler, anlattığı hikâyeler, olaylar ve kıssalar aracılığıyla okuyucusuna hayatta huzurlu ve mutlu olabilmenin bütün yollarını öğretir. Bazı şeytanî medyanın içimizi kararttığı ve bunalttığı günümüzde bu kitap, okuyucusunun gönlünü ferahlatır; bunalan ve daralan ruhumuzda sadece klasik İslâmî eserlerin verebildiği o psikolojik ve psikanalitik tedaviyi sağlar.
196.00 ₺ -
Tuhfetül Uşşakiyye
Bütün manevî geleneklerde olduğu gibi bir aşk mesleği olan tasavvuf ilminde de, müridin manevî hayatını disiplin altına alma ve bu sayede terakki ve tekâmül etmesini sağlama hedefiyle yapması istenen birtakım pratikler vardır. Usûlü olmayanın vusûlü olmaz, özdeyişiyle ortaya konulan bu anlayışın ışığında, bazen umum dervişler bazen de hususî bir tarîkin kendi takipçileri için uyulması gereken âdâb, erkân ve ibadetleri anlatan eserler kaleme alınmıştır. Uşşâkiyye'nin Üçüncü Pîri sayılan Şeyh Abdullah Salâhaddîn-i Uşşâkî tarafından bu gaye ile yazılan Risâle-i Usûl ü Evrâd-ı Uşşâkiyye ile son devir Uşşâkî meşâyihinden Manisalı Şeyh Abdurrahmân Sâmi Efendi’nin aynı eseri genişleterek tercüme ettiği Tuhfetü’l-Uşşâkiyye adlı risalelerini içeren bu eser, âdâb ve erkânın yanı sıra tâc, hırka, kemer, zikir, devrân gibi kelimelerin, lâ-mekân ve lâ-nişân ilini menzil tutan gerçek gönül sultanları nazarındaki remizlerini anlatarak günümüz insanının mana ufkuna sadra şifa bilgiler sunuyor. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç tarafından Latin harfli Türkçede neşre hazırlanan Tuhfetü’l-Uşşâkiyye, yazarın Anadolu Tasavvuf Tarihine Notlar II (Halvetî-Uşşâkîler) kitabını tamamlayıcı bilgiler içermektedir.
105.00 ₺ -
Esmaül Hüsna
Allah, er-Rahmân, er-Rahîm, el-Melik, el-Kuddûs... Allah’ın isimleri. Bunlar, Allah’ın bizzat kendisinin insanlara öğrettiği isimleridir. Sufiler, bu isimleri öğrenmenin Allah’ı tanımanın mukaddimesi olabileceğini söylerler ama şunu da eklerler: "Aslolan, ismi olduğu kadar isimlenen Zât’ı tanımaktır." Çeşitli hayat tecrübelerinden sonra tanıştığı ve ummânına daldığı tasavvufî terbiyeyle yıllarca meşgul olan Tosun Bekir Bayraktaroğlu, tam da bu noktaya dikkat çekiyor: “İnsanlar isimleri biliyor ama isimlerin işaret ettiği Müsemma’yı bilmiyorlar.” Onu dinledikçe sadece isimleri bilivermenin Müsemma'yı tanımak demek olmadığını anlıyoruz. Bu çalışmayı benzerlerinden ayıran önemli farklardan biri, Esmaü’l-Hüsna’nın tasavvufî yorumlarını ve açılımlarını içermesi. Bu tasavvufî bakış sayesinde, isimlerin anlamları şaşırtıcı biçimde katmanlanıyor, zenginleşiyor, derinleşiyor. Her dimağa, her istidada bir nasip düşüyor. Dahası, eserin bakış açısı, bu isimlerin birer kelime olmaktan çıkarak nefsin eğitilmesinde nasıl rol alabildiklerini, tasavvufî simyanın elinde nasıl birer iksire dönüşebildiklerini gösteriyor. Böylece anlaşılıyor ki, "Esma için dilden kalbe, kalpten sırra giden bir yol vardır." Allah’ın 99 ismi yanında, Peygamber Efendimizin (sav) 201 isminin de yer aldığı eser, günümüz okuruna Ezelî ve Ebedî bir hakikatten bahisler açıyor. Hû...
140.00 ₺ -
Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına
“Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına" başlığı zımnî bir mesaj taşıyor: "Artık toynak sesi duyar duymaz at düşünmeyi bırak, yani meselelerin görünen değil, daha derûnî boyutuna bak. Her şey göründüğü gibi olmayabilir." "Shems Friedlander’ın bu kitabı sufilerin mecazlarıyla sesleniyor; hikâye ve kıssalarla için içindekine ulaşıyor. Daimici psikolojiye ait bu rehber kitap, tam da modern zamanların gaflet uykusundan berrak ve manalı bir hayata uyanmak isteyenler için.” Daniel Goleman’ın takdiminden. 70’li yıllarda tasavvuf yoluna giren, Amerikalı fotoğrafçı, film yapımcısı, ressam, görsel iletişim hocası ve yazar Shems Friedlander, Türkçede yayımlanan ilk eseri Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına’da klasik tasavvufî sohbet üslubundan ve bu geleneğin vazgeçilmez bir unsuru olan derviş menkıbelerinden güç alarak modern hayatın rutini içinde sıkılmış, sıkışmış insana kadim hikmeti hatırlatıyor. Friedlander, hayatın ebedî hakikatlerini açıklayarak hayalle gerçeği, kuru bilgiyle irfanı ayırt etmeyi; eşya ve olayları yeni bir gözle görmeyi, yeni bir bakışla düşünmeyi, her daim uyanık ve zinde kalmayı tavsiye ediyor. İncelikle işlediği kıssalarla ve kendi yolunu şekillendiren samimi hatıralarını aktardığı akıcı, arı-duru diliyle gözden kaçırdığımız anları ve bu anların önemini sorgulatarak bizi sabır, şükür, manevî eğitim, dünyanın geçiciliği gibi en temel meselelerimizle yüzleştiriyor.
119.00 ₺ -
Şemsiyye
"Cehalet hastalığını giderme yolu üçtür: Hizmet, halvet ve sohbettir." "Babalar üç tanedir. Birincisi, senin doğumuna vesile olan; ikincisi, sana ilim öğreten; üçüncüsü ise seni terbiye eden." "Her kim tasavvuf ehlinin yolunda sülukunu tamamlayana kadar belalara, ihvanın meşakkatlerine, açlığa ve diğer şeylere sabrederse kendisi için zıllî varlığın karanlığından nuranî varlık güneşi doğar. Bu anlattıklarımızı yapmazsa olmaz!" Hz. Ebubekir Efendimizin söylediği rivayet edilen yüz özlü söze XV. yüzyılın büyük gönül eri, Sadrazam Pirî Mehmed Paşa'nın babası, Şeyhülislam Zenbillilî Ali Cemâlî Efendi'nin amcası, Padişah Bâyezıd-ı Velî'nin son derece hürmet ettiği Halvetî Şeyhi Cemâl-i Halvetî'nin özgün yorumları tasavvuf yolunun anlayışını, idrakini ve irfanını ortaya koyuyor. İbn Arabî'den Abdürrezzak Kâşânî'ye, Şeyh Mağribî'den Hallac-ı Mansur'a, Beyazıd-i Bistâmî'den Ebü'l-Hasan Harakânî'ye kadar önemli zevatın sözleriyle de süslenen bu teviller hem Halvetîlik yolunun zihniyetini hem de Osmanlı İstanbulu'nda yerleşmiş tasavvuf anlayışına ışık tutuyor. Kalbe tesir eden mübarek sözlere ilaveten bilhassa tevhid, marifet, sıdk, aşk, takva, muhabbet, Muhammed, nur, açlık, küfür, cihad, Rab kelimeleri adeta yapı sökümüne uğratılmakta ve her bir harfin işaret ettiği sembolik ve derin manalar şerh edilmekte. Üç farklı kütüphanedeki üç farklı Arapça yazmadan istifade edilerek hazırlanmış olan bu tahkikli neşrin Türkçe tercümesi, Sufi Kitap tarafından neşredilecek olan Cemâl-i Halvetî'nin Arapça külliyatının ilk kitabını oluşturmakta.
140.00 ₺ -
Nefsi Arındırmak
Allah, imanı yarattığında iman O'na: 'Yüce Allah'ım! Beni güçlendir.' demiştir. Allah da onu güzel ahlâk ve cömertlikle güçlendirir. Yine Allah, küfrü yarattığında küfür O'na: 'Yüce Allah'ım! Beni güçlendir.' demiştir. Allah da onu kötü ahlâk ve cimrilikle güçlendirir. Hz. Peygamber Efendimiz (sav): "Ben, güzel ahlâkı tamamlamak üzere gönderildim." buyurur. Bir mümin, iman eder ve salih amel işleyerek imanını tahkim ve takviye eder. Ahlâkın güzelleşmesi, bu salih amelleri kapsayıcı bir hususiyete sahiptir. Fudayl b. İyaz'ın aktardığına göre bir gün Peygamber Efendimize, geceleri ibadet eden ve gündüzleri oruç tutan fakat ahlâkı kötü olup, diliyle çevresindekileri yıldıran bir kadının durumu sorulmuş. Peygamber Efendimiz de o kadın için: "Onda bir hayır yoktur, cehennemliklerdendir." demiştir. İşte, güzel ahlâk ibadetlerin ve imanın kemale ermesi için en mühim rükündür. İmam Gazzâlî, İhyâ eserinin Nefsin Arındırılması başlığını verdiği bu kısımda ahlâkın tehzibini ve güzelleştirilmesini ele almakta; bazen bir mürşit gibi hakikat yolunda yürüyen sâliklere rehberlik etmekte, bazen de bir mürebbi gibi çocuk yaştan itibaren terbiyenin nasıl olacağını göstermekte. Abdullah Yasir İslamoğlu'nun latif ve selis tercümesiyle Sufi Kitap İmam Gazzâlî'nin İhyâu Ulûmiddin kalbi hayata yönelik bölümlerini basmaya devam ediyor.
77.00 ₺ -
Ahyar Ve Ebrarın Yolu: Tasavvuf
Anadolu coğrafyasının pek çok bölgesinde irşad faaliyetinde bulunan Nakşibendiyye'nin Hâlidiyye kolu tekke ve zaviyeleri, İslam düşünce ve kültür hayatında önemli yeri olan münevverler yetiştirmiştir. İşte bu kola mensup olup Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde Kuzey Irak bölgesinde yaşamış Şeyh Bahâuddin Tâhâ b. Abdurrahmân el-İmâdî tarafından kaleme alınan ve orijinal adıyla kısaca Minhâc olarak bilinen Ahyâr ve Ebrârın Yolu: Tasavvuf, günümüze ulaşan tek el yazması nüshası üzerinden ilk kez Türkçeye tercüme edilen bir hal ilmi klasiğidir. Altı bölümden oluşan ve birinci bölümü akaid ilmine dair olan eserin geri kalan tüm kısımları tasavvufun mahiyetine dair olup bu yola baş koymak isteyen sâliklere yönelik bir rehber mesabesindedir. Türk okuru için uzak olmayacak bir neşve ile kaleme alınmış olan bu değerli eser, müellifinin yakın tarihte kitlelere hitap edebilmiş bir yola müntesip büyük bir isim olması hasebiyle de ayrıca önem arz ediyor. Bunun yanında kitap, yalnızca Nakşibendî ahkâmından değil, bütün tasavvuf kültürünün ve beş ana tarikatın düsturlarından bahsediyor. Şeyh Bahâuddîn Tâhâ; Ehl-i Sünnet ve'l-Cemaat akaidini, sülûk ehli için tüm tarikatlarda önem verilen düsturları; tevbe, verâ, zühd, sabır, fakr, şükür, havf, recâ, tevekkül ve rıza olmak üzere on makamı, Müceddidiye-i Nakşibendiyye'nin erkânı ile Kâdiriyye ve Çeştiyye gibi yolların âdâbını detaylı bir şekilde açıklayarak okurunu kalemden kelâma irşad ediyor.
140.00 ₺ -
Delilleriyle Ehli Beyte Meveddet
Elinizdeki kitap; Yenâbîu’l-mevedde, mezheben Hanefȋ, meşreben Nakşî-Melâmî Seyyid Süleyman Belhî tarafından kaleme alınmıştır.“De ki: Ben buna mukabil sizden akrabama meveddet beslemek dışında bir karşılık istemiyorum” âyeti gereğince, Efendimiz’in Ehl-i Beyti’ne muhabbet; Ümmet-i Muhammed’in gönüllerinde ma’kes bulmuş ve bulmaya da devam etmektedir. Hz. Peygamber’in taht-ı terbiyesinde yetişen ve iltifatına mazhar olan Hamse-i Âl-i Abâ ve onların neslinden gelen imâmlar, mü’minler için sadece gönül aydınlığı değildir. Efendimiz’in onların ilim, ahlâk ve irfânlarına dâir beyânları, Ehl-i Beyt-i Mustafâ’nın dînî hayatın bütün vechelerinde numûne-i imtisâl olduklarını ortaya koymaktadır. Ancak tarih içinde ümmetin içine düştüğü siyâsî kargaşa beraberinde zuhura gelen itikâdî tartışmalar, Kur’ân ve Sünnet ile teyîd edilmiş bu hakikatin üzerine bir sis perdesi çekmiştir. İfrad ve tefrid noktasında hareket eden yaklaşımlar neticesinde ise Ehl-i Beyt’in tefsir, hadis, tasavvuf ve hatta fıkıh gibi ilimlere kaynaklığı da yeterince tetkîk edilememiştir.Şeyh Belhî ise, Ehl-i Beyt’e meveddeti ve bunun gereğini ilmî usullerle araştırmaya dayalı olarak tesbit etmeyi hedeflemiş; Ehl-i Beyt’in fazilet ve menkıbelerini, Ehl-i sünnet ve’l-cemaatin itimat ettiği kaynaklardan derleyerek bir eser telif etmiştir. Müellifin yöntem ve üslûbu, Ehl-i Beyt’e meveddet ve onlara tâbîliğin, bütün müslümanların müşterek buluşma noktası olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu inançla; Yenâbîu’l-mevedde adlı bu önemli eserin, Delilleriyle Ehl-i Beyt’e Meveddet başlığı altında Arapça’dan Türkçe’ye tercüme edilerek okuyucumuzla buluşması hedeflenmiştir. Sevenlerini ateşten hıfz eden Fâtımatü’z-Zehrâ’ya; mü’min ile münâfığı tefrîk eden Aliyyü’l-Murtazâ’ya; iki fırkayı sulh eden Hasanü’l-Müctebâ’ya; hakîkat yoluna can fedâ eden Hüseyin-i Şehîd-i Kerbelâ’ya salât ü selâm olsun.
227.50 ₺ -
Misal Alemi
Bu kitabı okumakla, sadece madde ile mana ya da fizik ile metafizik arasında bir köprü görevini gören misâl âleminin sırlı ve büyülü dünyasıyla karşılaşmayacak aynı zamanda insanın içrek ve meçhul ülkesi olan nefisle, nefsin derin katmanlarında gerçekleşen ve beş duyu organın ötesine taşan sıra dışı vakalarla, insanın en önemli manevi silahı olan hayal gücü ile, hâlâ herkes için bir muamma olan rüya âlemiyle, Yaratan’ın insanla diyaloğu olan vahyin keyfiyetiyle, peygamber, mistik ve ariflerin yaşadıkları miraç, şühûd ve keşifle, nebevî hikmetle, ölüm sonrası hayatla ve son tahlilde O’dan başlayıp O’nunla nihayete eren varlık dairesinin merhaleleriyle de karşılaşacaksınız. Bilinenden bilinmeyene doğru bir yol takip eden akıl sahibi insanın metafizik arayışı, merakı ve aşkı büyük oranda madde ile ilişkili olan ama özü itibariyle madde olmayan nefs üzerine yoğunlaşmıştır. Fizikten metafiziğe, bilinenden bilinmeyene ve duyusal âlemden akledilir âleme doğru kanat çırpmaya her daim meyilli olan insan için bitişik misal âlemi olan nefs ve özellikle nefsin en güçlü boyutu olan yaratıcı hayal gücü ile insan denen meçhulü tanımaya ve ayrık misal âlemi olan kozmik ara âlemiyle de kozmolojik varlık mertebelerine kapı aralanabilir. Bu bağlamda elinizdeki kitap, âfak ve enfûsu diğer bir ifadeyle evren ve insanı tanıma ve anlama teşebbüsüne girmiş, sırlı ve mahrem dünyalara nüfuz etmiş, insanın metafizik teşne ruhunu teskin etmeye soyunmuş görünmektedir.
157.50 ₺ -
Ehli Beyti Muhammedi Muhammedi Silsile
Dünyaca ünlü tasavvuf araştırmacısı mühtedi Michael Chodkiewicz’in kızı ve Kibrit-i Ahmerin Peşinde adlı İbn-i Arabî biyografisi ile tanıdığımız Claude Addas bu eseri ile Hz. Peygamberimizin şahs-ı manevisini ve onun “ehl-i beytini” tarif, tavsif ve tazim etmeye çalışıyor. İster avama ister havassa mahsus olsun, Müslümanların Hz. Resûlullah’a gösterdikleri muazzam muhabbet ve hürmetin çok farklı biçimlerde tezahürlerinden, onun zihinlerde ve gönüllerdeki tasvirinden yola çıkan Addas öncelikle müminlerin indindeki Hz. Muhammed temsilinin İslam’a farklı mensubiyet biçimlerine tekabül ettiğini gösteriyor. Hz. Muhammed’in beşeriyetinden başlayarak faziletlerine, ahlâkına, âlemlere rahmet oluşuna ve tüm Yaratılış vetiresini başlatan temel sebep, muharrik kuvvet oluşuna dek Hz. Resûlullah temsilinin kapsamını, onun en büyük varislerinin eser, söz, keşf ve manevî tecrübeleri üzerinden gözler önüne seriyor. Şurası muhakkak ki öncelikli olarak Batılı akademik okura hitap eden bu eserdeki bakış açısı Müslüman geleneğinden gelen okur için de bilhassa Hz. Peygamber’in evrensel olarak ifade ettiği değer, mevkii, faaliyet ve Hakk’a ulaştıran mükemmel timsal olma hususiyetini yeniden değerlendirmek adına önemli pencereler açıyor. Sufi Kitap bu mükemmel eseri Birol Biçer’in dile ve alana hakimiyetine ilaveten inşa gücünü gösteren özenli çevirisi ile Türk okuruna takdim etmekten onur duymaktadır.
129.50 ₺ -
Sufizm İslamın Mistik Geleneğine Giriş
Dünyaca ünlü tasavvuf araştırmacısı Prof. Carl Ernst’in, uzun süredir tercümesi intizar edilen, Sufizm İslam’ın Mistik Geleneğine Giriş adlı mükemmel eseri nihayet Sufi Kitap etiketiyle güzel dilimize kazandırıldı. Tasavvuf araştırmacıları için bir başucu kitabı şeklinde tanımlanan bu eser sufizmi anlamak isteyenler için de adeta bir rehber işlevi görmekte. Tasavvuf olgusuna ne oryantalistler ne de modernist Müslüman aydınlar gibi bakan Ernst, bu iki akımın yaklaşım tarzlarına oldukça sahih ve esaslı eleştiriler getirmekte. Tasavvufun ortaya çıktığı ve tarikatların kurumsallaştığı süreçleri en ana hatlarıyla ortaya koyan bu eser İslam coğrafyasının muhtelif bölgelerinden verdiği zengin örnekler ile tasavvufi mistik anlayışın tarihsel arka plandaki güçlü dilini ve etkileyici görüntüsünü sağlam tahliller eşliğinde tasvir etmekte. Veli, mürşid, mürid, Cenab-ı Hakk’ın yüce isimleri, zikir, halvet, zühd, takva gibi daha çok sayıda tasavvufi kavrama ışık tutarken, şiir, edebiyat, musiki, yayıncılık, sanat gibi olguların sufizmle olan ilişkilerinin ilginç tezahürlerini vurgulamakta. Bütün bunlara ilaveten çağdaş dünyada tasavvufun sosyal bir olgu olarak dünyadaki konumu müstakil bir başlık altında işlenmekte. Tassavufu merak eden, anlamaya çalışan ve hatta bu olgu üzerine ilmi araştırmalar yapan her insanın sufizme yönelik bu “efrâdını câmi, ağyârını mâni” güzide çalışmayı muhakkak okuması gerektiğine inanıyoruz.
182.00 ₺