-
Tuş Beyinl 7 Kitap Set Yusuf Asal
Gıcıklığın Lüzumu Var / Tuş Beyinli Serisi 1 Hey, eğer sen de benim kalın kafalı bir çocuk olduğumu düşünüyorsan, bu kitabı aldığın yere koy. Çünkü ben kuş beyinli değil tuş beyinliyim. Ara sıra saçmaladığım oluyor belki. Ama aslında çok fedakâr, güvenilir ve cana yakın biriyimdir. Buna rağmen beni her konuda destekleyecek bir arkadaşım yok! Yanlış anlama hiç arkadaşım yok demedim, bir arkadaşım yok dedim. Aramızda Kalmasın / Tuş Beyinli Serisi 2 Yusuf Asal NESİL ÇOCUK YAYINLARI “Bir tuş beyinli için kahraman olmak zor olmasa gerek.” İşte tam böyle düşünüyordum. Ta ki kahramanların özelliklerini alt alta sıralayana dek... Belki de önce hazır kahramanları gözlemek gerekiyordu. Ama biliyor musunuz, insanın çevresinde bir kahraman bulması öyle pek de kolay bir iş sayılmaz. Tam kahramanınızı buldum zannediyorsunuz... Bir de ne görün, o da sıradan mı sıradan biriymiş. Her Şey Umurumda / Tuş Beyinli Serisi 3 Yusuf Asal, İbrahim Çiftçi NESİL ÇOCUK YAYINLARI Başım Aklımda Değil / Tuş Beyinli Serisi 4 Yusuf Asal GENÇ NESİL İtiraf ediyorum: Ben olağanüstü bir çocuğum. Bir dünya yeteneğim var. Yeteneklerimin ne olduğunu sormayın; çünkü ben de bilmiyorum. Ama suçlu ben değilim. Suçlu kim, biliyor musunuz? Yeteneklerimi görmezden gelen herkes! Nazlı, Yiğit, kardeşim, öğretmenim, annem ve babam. Bazılarının “Senin hiç mi suçun yok?” dediğini duyar gibi oluyorum. Cevap veriyorum: Benim hiç suçum yok! Not: Sahi siz kimden yanasınız? Benden yana değilseniz lütfen bu kitabı aldığınız yere koyun! Tuş Bakışı / Tuş Beyinli Serisi 5 Yusuf Asal GENÇ NESİL Gıcıklık Okulu var, biliyor musunuz? Ve tahminlerime göre bizim Nazlı da o okula gidiyor. Anlamıyorum şu kızı. Sadece onu değil birçok şeyi ve birçok kimseyi anlamıyorum; Mustafa’yı, Yiğit’i, kardeşimi, matematik sınavında çıkan soruları... İneklerin neden uçamadığını da anlamıyorum. (Bu kısım şakaydı, gülün lütfen.) Ama en çok da kendimi anlamıyorum. Eğer siz de benim anlaşılmaz bir çocuk olduğumu düşünüyorsanız bu kitabı aldığınız yere koyun. Çünkü ben KUŞ BEYİNLİ değil, TUŞ BEYİNLİ’yim. Tembel miyim? Dahi mi? / Tuş Beyinli 6 Yusuf Asal GENÇ NESİL Biraz kalın kafalı, biraz tembel olduğumu biliyorum. Onları unutun. Süper Dahi Ömer’ geliyor. Ben sınavlardan değil, sınavlar artık benden korkacak. Kararımı verdim Bilim İnsanı olacağım. Sonunda suçluyu buldum. Bütün suç bilgisayarın, akıllı telefonun ve tabletinmiş. Evet evet, yanlış duymadınız. Onlara ayırdığım vakti derslere ayırsaydım, sınıfın süperi olurdum. Artık uydurma ve sanal başarılara, dur diyorum. Kork benden matematik! Artık tuş beyinli değilim! Dünyanın En Gıcık Bakkalı / Tuş Beyinli 7 Yusuf Asal GENÇ NESİL Hey... Kitabı elinde tutan çocuk! Sana sesleniyorum, evet. Bence bu kitabı aldığın yere koy! Neden mi? Çünkü GÜLMEKTEN BAYILABİLİRSİN. Bayılmak iyi bir şey değil. Ambulans, doktor, iğne ve bir dünya ilaç... Başımdan geçen tuhaf olaylara şahit olursun bu kitabı okursan. Sırlarımı öğrenirsin. Çılgın ve komik arkadaşlarımı tanırsın. Ama yine de sen bilirsin. Komik kitapları çok seviyorum diyorsan, işine karışmam. Belki seni de katarız grubumuza. En büyük hedefim: İYİ BİR İNSAN OLMAK.
367.50 ₺ -
Rabbini Dinle
Hayat nizamı belirleyen Kur'an'ın ayetleri arasından seçilmiş bir demetin ele alındığı bu çalışma, kısa maddeler hâlinde işlediği ayetleri birer ders malzemesine dönüştürüyor. İnsan ve toplumu, iç dünyaları ve sosyal ortamları şekillendiren ilâhî hitaba kulak vermeye çağırıyor okuru ve neyin nasıl yapabileceğiyle ilgili pratik teklifler getiriyor. Ezberlemesi de kolay olacak ayetlerin seçildiği çalışmada, açıklamalar için akılda kalıcılık ve uygulanabilirlik hedeflerine uygun bir yöntem izleniyor.
113.40 ₺ -
Celaleyn Tefsiri Tercümesi 2 Cilt Takım
CELALEYN TEFSİRİ - TEFSİRÜL CELALEYN Celâleyn Tefsiri, Celâleddin el-Mahallî tarafından kaleme alınıp, vefat etmesiyle yarım bırakılan ve meşhur talebesi Celâleddin es-Süyûtî tarafından tamamlamış olan Kur’ân-ı Kerîm tefsiridir. Muhtasar bir şekilde yazılmış olan bu eser, tefsirlerin özü manasında “Lübbü’t-Tefâsîr” diye anılmakta olup, günümüze değin çok okunan tefsirlerden biri olarak özelliğini korumaktadır. Lübbü’t-Tefâsîr (Celâleyn Tefsiri) Bu kıymetli esere “iki Celâl’in tefsiri” manasında Celâleyn Tefsiri denilmiştir. Zira Celâleddin el-Mahallî, ömrünün sonlarına doğru Kur’ân-ı Kerîm’i tefsir etmek için başladığı Tefsîrü’l-Kur’ân çalışmasının yarısını yazdıktan sonra vefat etmiş ve talebesi Celâleddin es-Süyûtî ise 1 Ramazan 870 (17 Nisan 1466) tarihinde başladığı çalışmasını 40 günde tamamlamıştır. Bu tefsir üzere yapılan incemeler de Kur’ân-ı Kerîm âyetleriyle tefsirdeki harflerin sayısının birbirine eşit olduğu, Müddessir sûresinden sonra ise tefsir kısmındaki harflerin daha fazla geldiği tespit edilmiştir. Bir dirayet tefsiri olan Celâleyn Tefsiri; dil, üslûp ve ihtisar bakımından bir bütünlük arz etmektedir. Ancak bazı kelimelerin açıklamasında az sayıdaki değişiklikten başka temelde önemli bir fark yoktur. Misal olarak; Mahalli Rahimehüllâh, “sırât-ı müstakîm” ibaresini “cennete götüren yol”, “senden önceki peygamberlerin de yolu olan tevhid yolu” manasını verirken; Süyûtî Rahimehüllâh ise “İslâm dininin yolu” ve “hak yol” olarak beyan etmiştir. Ayrıca Mahalli Rahimehüllâh, “ruh” kelimesini “insanın içine işlemesiyle onu hayat sahibi kılan latif bir cisim” olarak açıklarken; Süyûtî Rahimehüllâh ise “bedenin kendisiyle canlandığı şey” diye beyan etmiştir. Açık-sade bir dille kaleme alınan bu nadide eser (Celâleyn Tefsiri)’nde âyetler, ilâhî maksadın ayrıntılar içinde kaybolmasına meydan vermeyecek biçimde kısa ve anlaşılır bir üslûpla tefsir edilmiştir. Süyûtî Rahimehüllâh, bu dirâyet tefsirinde izlenen metot hakkında mukaddimede şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kelâmından anlaşılanı zikretmek-anlatmak, tercih edilen görüşe dayanmak, gerekli görülen yerlerin i‘rabını yapmak, meşhur kıraatlerdeki farklılığa dikkat çekmek ve bütün bunları özlü bir şekilde vermek.” Celâleyn Tefsiri’nin İki Yarısının Hangi Müfessire Ait Olduğu Celâleyn Tefsiri’nin hangi yarısının iki büyük müfessire ait olduğu hususunda kaynaklarda farklı rivayetler mevcuttur. Kâtib Çelebi ve birçok müellife göre Bakara sûresinden İsrâ sûresine kadar olan kısmı Mahallî Rahimehüllâh, daha sonraki kısmı Süyûtî Rahimehüllâh yazmıştır. Fâtiha sûresi de imam Süyûtî tarafından tefsir edildiği için eserin sonuna konulmuştur. Ancak bu görüşün gerçekle ilgisi yoktur. Zira bizzat Süyûtî Rahimehüllâh, mukaddimede ve İsrâ sûresine ait tefsirin sonunda belirttiğine göre Mahallî Rahimehüllâh, Kur’ân-ı Kerîm’i Kehf sûresinden başlayıp Nâs sûresine kadar tefsir etmiş, ardından Fâtiha sûresinin tefsirine başlamış, fakat ömrü yetmediğinden eserini bitirememiştir. Süyûtî Rahimehüllâh’tâ Bakara sûresinden İsrâ sûresinin sonuna kadar gelen sûreleri tefsir etmiş ve Mahallî Rahimehüllâh’a ait olan Fâtiha’yı tefsirin sonuna koymuştur. Celâleyn Tefsiri’nin Kaynakları Zemahşerî’nin el-Keşşâf’ı. Tabersî’nin Mecma‘u’l-Beyân’ı. Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîhu’l-Gayb’ı. Kâdî Beyzâvî’nin Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vîl’i. Ebû Hayyân el-Endelüsî’nin el-Bahrü’l-Muhît’i. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Ebû Dâvûd ve Hâkim’in hadis mecmuaları. Celâleyn Tefsiri’nin Özellikleri Âyetlerin âyetlerle (Kur’ân’ın Kur’ân’la) ve sünnetle açıklanması yönteminden büyük ölçüde yararlanılmıştır. Hadîs-i şerifler bazan mânen rivayet edilmiş ve bazan da bilinen hadislere atıfta bulunulmuştur. Âyet-i kerîmelerin nüzûl sebepleri belirtilmiş ve çoğu zaman, “Sebebin özel olması hükmün genel olmasına engel değildir” düsturu uygulanırken zaman zaman nüzûl sebebine dayanılarak âyetlerin özelleştirildiği görülmüştür. Kelimeler, eş anlamlılarıyla ve hemen hemen âyetlerdeki kalıplarıyla açıklanmıştır. İki müellifin aynı zamanda dilci olması hasebiyle, sarf ve nahivle ilgili açıklamalara bolca yer verilmiştir. Yer yer kelime ve cümlelerin i‘rabı yapılmış, bu durumda anlamlar nahiv kaidelerine göre değil nahiv kaideleri onlara tâbi kılınarak verilmiştir. Celâleyn Tefsiri’nde farklı kıraatlere dikkat çekilmiş; kıraat imamlarının isimleri zikredilmeden kıraat farklılıklarının mânaya yansıması üzerinde durulmuş, bunlardan kaynaklanan çeşitli i‘rab şekillerine işaret edilmiş ve zaman zaman şâz kıraatlere de temas edilmiştir. Her iki müfessir ahkâm âyetlerinin tefsirinde fıkhî birikimlerini ortaya koymuş ve açıklamalarda mensubu bulundukları Şâfiî mezhebini öne çıkarmıştır. Neshin kabul edildiği Celâleyn Tefsiri’nde, Kur’ân’ın Kur’ân’la ve Kur’ân’ın sünnetle neshine yer verilmiştir. Eserde bazı müteşâbih âyetler te’vil edilmiş, bunların bir kısmı Selef’in anlayışına aykırı olmakla eleştirilmiştir. Hurûf-ı mukattaa hakkında ise, “Bunlardan murat olunanı en iyi Allah bilir” denilerek bu konuda Selef âlimlerinin yolu izlenmiştir. Müstakil bir âyet sayıldığı halde besmelenin tefsiri yapılmamış ve besmelenin herkes tarafından bilindiği kaydedilmiştir.
520.00 ₺ -
Ahirzamanda Fıtrat Mücadelesi
Öyle zamanlardan geçiyoruz ki "daha fazla ne olabilir ki?" dediğimiz her şey sıradanlaşıyor. Her geçen gün "daha fazla" olanlara alışıyoruz. Gün geçtikçe masumiyetler yitiriliyor. İnsanoğlu değişiyor. Medeniyet ve çağdaşlık adı altında sunulan bu korkunç yaşam biçiminin, ciğerlerimizi deşen neticelerine karşı yapmamız gereken hiçbir şeyi ardımıza koyamayız. Müslümanlar savrula savrula yok oldukları bu süreci ne zaman sorgulayacaklar? Ne zaman hatırlayacağız insanlığın birikimini el birliği ile yok ettiğimizi? Dünya resetlense; eski insanların tecrübeleri yok olup gittiği için hastalıkları nasıl tedavi edeceğiz, elimizde kalan son tohumları nasıl ekeceğiz? Bunun için artık “Ahirzamanda Fıtrat Mücadelesi” vermek üzerimize farz olmuştıur! Yapacak bir şey yok diye teslim oluştan yana mıyız yoksa “bismillah” deyip harekete geçenlerden mi olacağız?
194.00 ₺ -
Kısas Minel Mesnevi
Mevlânâ Celâleddîn Rûmî’nin Mesnevi’sinden seçilen on hikâye, Usame Sahari tarafından Arapçaya tercüme edildi. Arapça öğrenenler için sade bir dil kullanılan eserde her hikâyenin sonuna etkinlikler eklendi. Kitap orta seviyede Arapça öğrenenler için kısmen harekelenmiştir.
72.00 ₺ -
Dönmelik ve Dönmeler
350 senedir Türk ve Müslüman gibi yaşayan Dönmelerin aslı nedir Sahte Mesih İzmirli Haham Sabatay Sevi kimdir.. Hayatı ve öğretisi… Sabatay, neden yalandan Müslüman oldu ve sonra neden döndü Sevi’nin kurduğu Dönme inancı nedir.. Kime Dönme denir.. 350 yıldır neden Yahudi ve Musevi kaldılar Yahudi isimlerini saklayıp, İslâm adı kullanıp neden gizlenirler Dönme kabilesi dışından evlenen bir Dönmeye ne yaparlar.. Yahudiler, Musevi olmak isteyen Dönmeleri neden geri kabul etmezler.. Dönme tarihinde karanlık noktalar mı var.. “Mum Söndü” söylentisi… Dönmelerin ağzından gizli hayatları... Nasıl yaşar, nasıl ibadet ederler Türkiye’de ne kadar Dönme var.. Reisleri ve gizli “havra”ları var mı.. Dönmeler ve Selanik… “Mübadele”de neden Yunanistan’da kalmak istediler.. Dönmeler arasında kalem savaşı ve ilk defa açıklanan asırlık sırlar... Dönmelerden :Yeter artık, ya tam Musevi, ya da tam Müslüman olalım” diyenler… Türkiye siyaset ve basın hayatında Dönmelerin tesirleri
61.20 ₺ -
Gizli Çehreler
Yakın tarihimizin üzücü, ürkütücü karanlıkları içinden, bazı maskeler ve onların arkasındaki çirkin yüzler. Ertuğrul Düzdağ’ın titiz araştırmacılığının ürünü olan gerçekten okunmaya değer bu eser, İttihatçıların akıl hocalarından, Lenin’in dostu Yahudi Parvus, Türkçülüğün öncü isimlerinden Yahudi olup asıl adı Moiz Kohen olan Munis Tekinalp, şaibeli bir gazeteci Fransız Madam Gaulis ve ilk kurşun efsanesinin kahramanı Hasan Tahsin ile ilgili şaşırtıcı bilgiler içeriyor...
81.00 ₺ -
Amerikan Başkanlarının Karanlık Tarihi
GÜNAHKAR BİR MAKAMIN ANATOMİSİ Amerikan Başkanlarının Karanlık Tarihi, 40’tan fazla Amerikan Başkanı’nın cinsel münasebetlerinden skandallarına, komplolarından CIA örtbaslarına kadar uzanan rezilliklerini ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. Portre resimleri, dönemin hicivli karikatürleri ve şahane gazete kareleri dünyadaki en güçlü makamın gerçek yüzüne ışık tutuyor. Thomas Jefferson (1801-1809) Yabancı limanlara yapılan her türlü malın ithalatını veya ihracatını yasaklayan 1807 Ambargo Yasası’nı geçirdi. Ticarete ve endüstriye büyük zarar veren siyasi bir karardı. Franklin D. Roosevelt (1933-1945) İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon kökenli 120 bin erkek, kadın ve çocuğu hapseden Başkanlık Kararnamesi 9066’yı imzaladı. Richard Nixon (1969-1974) Önemli toplantıları Oval Ofis’te, hatta Beyaz Saray’da bile yapmıyor, “175 numaralı oda”da yapıyordu. Gizlilik onun için bir zorunluluktu ve yaptığı bu toplantıların havası bir kabine görüşmesinden ziyade komplo kokuyordu. William J. Clinton (1993-2001) Monica Lewinsky ile yaşadığı “cinsel ilişkiyi” reddettiği için mahkemeye saygısızlık suçu işledi. Ortaya çıkan deliller yalan söylediğini kanıtladı.
203.67 ₺ -
Cengiz Hana Küsen Bulut
“Güç yozlaştırır, mutlak güç mutlak yozlaştırır!” Cengiz Han’a Küsen Bulut, büyük usta Cengiz Aytmatov’un olgunluk döneminin en güzel yapıtlarından biri, belki de en güzelidir. Bir yandan adaletsizliğin, totalitarizmin ve mutlak güç talebinin nihai sonuçlarını ve yarattığı emsalsiz tahribatı, bir yandan da her sonun bir başlangıç olduğunu, umudun direnmek demek olduğunu son derece edebi ve estetik bir biçimde anlatır.
56.94 ₺ -
Dişi Kurdun Rüyaları
Cengiz Aytmatov, ustalık dönemi eserlerinden biri olan Dişi Kurdun Rüyaları’nda insana, yaşama ve doğaya dair etkileyici bir hikâye anlatıyor. İnsan hırsının, acımasızlığının ve açgözlülüğünün doğada ‒ve ruhlarımızda‒ yarattığı yıkımı büyük bir ustalıkla okuruna sunan Aytmatov, romanında yaşamın; doğumla ölüm, sevinçle keder ve iyilikle kötülük arasındaki bitimsiz salınımını dile getiriyor. İdeallerinin peşinden koşan Avdiy’in adanmışlığının, afyon kaçakçıları ve avcıların zalimliğinin, Issık-Göl’ün kıyısında kendilerine sade bir hayat kuran çiftçilerin ve elbette dişi kurt Akbara’nın bozkırın engin topraklarında düğümlenen serüveni bir bakıma insanın yeryüzü tecrübesinin de hikâyesi...
94.90 ₺ -
Miratül Usül Yeni Dizgi Tahkikli
Mir’âtü’l-Usûl, Fatih Sultan Mehmet devrinin büyük âlimi ve müftüsü Molla Hüsrev’in kaleme aldığı usûl-i fıkha dair eseridir. Meseleleri diğer mezheplerin delilleriyle karşılaştırarak getirmesi ve genişçe açıklamasıyla usûl-i fıkıh alanında tercih edilen eser olmuştur. Şüphesiz Osmanlı medreselerinde yüzyıllarca okutulmuş, ilim erbabı tarafından pek ilgi görmüştür. USÛL-İ FIKIH İLMİ TARİFİ Usûl-i fıkıh, kelime anlamıyla fıkhın asılları veya fıkhın kaideleri anlamına gelir. Fıkıh kelimesi sözlükte, bir şeyi derinlemesine kavramak demektir. Istılahta ise İmâm-ı A‘zam Ebû Hanîfe, (معرفة النفس ما لها وما عليها) kişinin lehine ve aleyhine olan (hükümleri) bilmesi şeklinde tarif etmiştir. Usûl kelimesi el-asl kelimesinin çoğuludur. Kök, esas, kaide anlamlarında kullanılır. Usûl-i Fıkıh terkibinde ise, esas ve kaide anlamları kastedilebilir. Buradan hareketle Usûl-i Fıkıh ilmi için, fıkıh ilminin delillerini ve bu delillerden hüküm çıkarma yöntemlerini inceleyen ilim, denilebilir. FAYDASI Bu ilimle ictihadların nasıl yapıldığı ve fıkhî/hukuki hükümlerin nasıl elde edildiği öğrenilir. Müctehid imamların helal, haram, mendup, sünnet, sahih, fasid diye ulaştığı hükümlere neden ve nasıl ulaştığını görmemizi ve bilmemizi sağlar. Bu saydığımız faydalar sebebiyle tarih boyunca İslam âlimleri bu sahaya çok önem göstermişlerdir. Metinler yazmış ve onları açıklama sadedinde şerh ve haşiyeler kaleme almışlardır. MİR’ÂTÜ’L-USÛL ESERİ Bu ilmin en önemli metinlerinden birisi de Sultan Fatih devrinin büyük âlimi Molla Hüsrev’in kaleme aldığı Mirkâtü’l-Vüsûl ilâ ‘İlmi’l-Usûl ve şerhi Mirâtü’l-Usûl isimli eseridir. Molla Hüsrev’in kitabının özelliği, bütün konuları genişçe itirazlarına yer verip cevaplarını vererek anlatmasıdır. Kitabını mantık dili ve kurallarına uygun aklî taksimler ile kaleme almıştır. Görüşlerinde Hanefî mezhebindeki genel kabulünü tercih edip Irak ekolünü takip etse de yer yer kendi görüşlerini ve tercihlerini sebepleriyle birlikte açıklar. Özellikle usûl-i fıkıh ilmine yapılan tarife itirazlar getirmiş kendisi tarifi yenilemiştir. Molla Hüsrev, Pezdevî’nin konu tertibini esas alır. Kitabı iki ana bölüme ayırmış, deliller ve hükümler olarak ele almıştır. MUKADDİME Usulün tanımı Usulün konusu Usulün faydası EDİLLE (DELİLLER) Kitâb bahsinde, lafızların konulduğu, kullanıldığı, delalet ettiği manalardan, hâs lafız, âm lafız, emir, nehiy, mutlak, müşterek, zâhir, nas, müfesser, muhkem, hafî, müşkil, müteşâbih, hakîkat, mecâz, sarîh, kinâye, ibâretü’n-nas, işâretü’n-nas, delâletü’n-nas, muktedâu’n-nas, fâsit istidlâller, mefhûm-i muhâlefet, mefhûm-i lâkab, mefhûm-i sıfat, mefhûm-i şart, mefhûm-i gâye, mefhûm-i istisnâ, mefhûm-i aded, mefhûm-i hasr, beyân ve nesh konularından bahsedilir. Sünnet bahsinde, peygamberimizin kavillerinden, inşa ve ihbar olmasını, râvinin şartlarını, râvinin halini, inkitâyı, cerhi, haberin mahallini, haberin kendisini, peygamberimizin fiilerini, takririni ve şer‘ men kablenâ konularından bahsedilir. İcmâ’dan genel olarak bahsedilir. Kıyâs bahsinde, kıyasın rükünleri, şartları, münâsebet, illetin mûcebi, teznîb, muâraza, tercih ve tezyîl konularından bahsedilir. KISIM HÜKÜMLER VE HÜKÜMLER İLE İLGİLİ KONULAR Bölümde farz, vâcip, sünnetin çeşitleri, haram, illetin çeşitleri, sebep ve şart konularından bahsedilir. Bölümde şâri‘ den yani hükmü koyandan bahsedilir. Bölümde mahkûmun bih yani şeri hükmün taalluk ettiği mükellef fiillerinden bahsedilir. Bölümde mahkûmun aleyh yani kendisine hüküm verilen insanlardan ve ehliyetin çeşitlerinden bahsedilir. Hâtime İctihâd İftâ MOLLA HÜSREV’İN (Ö.885/1480) HAYATI Osmanlı âlimi ve müftüsü Molla Hüsrev, Fâtih Sultan Mehmed’in döneminde yaşamış mümtaz bir şahsiyettir. Asıl ismi Mehmed olup, kaynaklarda Mehmed b. Ferâmuz b. Ali olarak babasının ve dedesinin ismi de zikredilmiştir. Neseb olarak Türkmen kabilesi olan Varsaklar’dandır. NESEBİ VE DOĞDUĞU YER Molla Hüsrev ve ailesi hakkında yeterince bilgi bulunmamakla beraber bazı kaynaklarda, babasının sonradan Müslüman olan Rum veya Frenk asıllı olduğu gibi rivayetler mevcuttur. Aynı şekilde Kürd olduğu iddiası da bulunmaktadır. Ancak bu rivayetler yanlıştır. Nitekim tarihçilerin çoğuna göre Türkmen boyundandır. Aynı zamanda dedesinin isminin Ali olarak geçmesinden dedesinin Müslüman olduğu babasının sonradan Müslüman olması rivayetinin yanlış olduğu anlaşılmaktadır. 843 (1439) yılı başlarına ait bir satış belgesinde Molla Hüsrev’in adı, Mehmed b. Ferâmurz b. Hoca Ali şeklinde geçmektedir. (Bk. Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livası, s. 172). Ayrıca tabakat yazarlarından Şemseddin es-Sehâvî (ö. 902/1497), adını Mehmed b. Ferâmurz b. Ali Muhyiddin Hüsrevî, Kâdı Bursa şeklinde zikrederek, dedesinin adının Ali olduğunu açıkça belirtmiştir (Bk. ed-Dav’ü’l-Lâmi‘, 8/279). Bursa’lı Tahir Efendi, başlık olarak şu ifadeleri kullanmış Hüsrev Mehmed Efendi Sivasî (Molla Hüsrev) hayatını anlatırken ise Tokat civarındaki Türkmenlerden Arsak (Varsak) kabilesindendir, demiştir. (Bk. Osmanlı Müellifleri, 1/292). İsmail Hakkı Uzunçarşılı ise, Molla Hüsrev’in babasının Yozgat civarında Yerköy’de bulunan bir Türkmen aşiretine mensup olduğunu ileri sürmüştür (Bk. Osmanlı Tarihi, 2/656). Refik Ahmed Sevengil de aynı şekilde Molla Hüsrev için Yozgatlıdır, bir Türkmen aşiretine mensuptur, demiştir (Bk. Fatih Devrinde Alimler, Sanatkârlar, s. 48). Zuhuri Danışman Molla Hüsrev hakkında sadece, Rivayete göre Türkmen Varsak kabilesine mensuptur. Kargın köyünde doğmuştur, şeklinde genel bir ifade kullanmıştır (Bk. Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, 5/232). Netice olarak, Molla Hüsrev, Sivas, Tokat ve Yozgat arası bir köyde dünyaya gelmiştir. İLİM TAHSİLİ VE HOCALARI Molla Hüsrev küçük yaştayken babası vefat edince eniştesi Hüsrev Bey’in himayesine verildi. İlk başlarda Hüsrev Kaynı olarak lakap takılmış daha sonra bizzat eniştesinin ismini almış ve Molla Hüsrev olmuştur. Kaynaklarda ilk eğitimini Rum vilayetinde aldığı geçmektedir. Sonrasında Bursa’da Molla Fenâri’nin oğlu Yûsuf Bâlî’den icâzet aldı. Ardından Edirne’ye gitti ve orada Sa‘deddin et-Teftâzânî’nin öğrencilerinden Burhâneddin Haydar Herevî ile Molla Fenarî’nin talebesi Molla Yegân ve Şeyh Hamza gibi Osmanlı âlimlerinden okudu. YAPTIĞI GÖREV VE HİZMETLER Edirne Şah Melek Medresesi’nde ve Çelebi Medresesi’nde müderrislik yaptı. II. Murad’ın tahtını Sultan Mehmed’e bırakmasıyla Kazaskerliğe getirildi. II. Murad’ın tahta tekrardan geçmesiyle Sultan Mehmed ile Manisa’ya dönmediği Edirne’de Kadılık yaptığı rivayet edilmiştir. Taşköprizâde, Sultan Fatih ile Molla Hüsrev’in arasındaki şu konuşmayı nakleder: Sultan Fatih saltanatı babasına bıraktığında onunla beraber görev alanlar onu yalnız bırakır, görevlerine devam ederler. Kazasker makamında olan Molla Hüsrev ise görevini bırakır ve Sultan Fatih’in yanına gelir. Sultan Fatih görevine devam etmesini söylediğinde, Molla Hüsrev, güzel ahlak sahibi olan kimse, sultanlık döneminde beraberken azledildiği zamanda da yanında olur, diye cevap verir. Bu cevap Sultan Fatih’in hoşuna gitmiş, böylelikle sevgisini kazanmıştır. Molla Hüsrev, mihrâbın yanında namazını kılardı. Cuma günleri Ayasofya Camii’ne girdiği zamanda bütün cemaat ayağa kalkar ve yolunu açardı. Sultan Fatih bu manzarayı gördüğünde kendisiyle gurur duyar, vezirlerine, işte zamanın Ebû Hanîfe’si diye Molla Hüsrev’i överdi. Sultan Mehmed’in ikinci defa tahta geçmesiyle Kazaskerliğe dönmedi. İstanbul’un fethinden sonra İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in vefat etmesiyle İstanbul kadılığına getirildi, Galata ve Üsküdar kadılıkları ve Ayasofya Medresesi müderrisliği kendisine verildi. Sultan Mehmed Han, bu dönemde bir velime düzenlemişti. Molla Gürânî’ye bir haberci gönderdi ve onun nerede oturmak istediğine dair izin istedi. Molla Gürânî kendisine gelen kişiye, bizim için oturmak lazım değildir, hizmet bizimdir. Bize layık olan odur ki, ol mecliste cülus itmeyüp ikamet-i hizmet mevkıfında kıyam iderüz, dedi. Bu cevap Sultan Mehmed Han’a ulaşınca, o da sağını Molla Gürânî, sol tarafını da Molla Hüsrev için ayırdı. Molla Hüsrev bu duruma razı olmadı ve Fâtih’e bir mektup yazarak şöyle dedi: Benim ol meclis-i hümâyuna varmaduğum gayret-i ilmiyyemin iktizâsıdır. Molla Hüsrev bu mektubu Dîvân-ı Âli’ye gönderdi. Gemiye bindi ve Bursa’ya gitti. Burada bir medrese inşa etti ve orada ders verdi. Aynı zamanda Molla Hüsrev, İstanbul’da birçok camii ve medrese yaptırmıştır. Fatih Sultan Mehmed, Molla Hüsrev’i tekrardan İstanbul’a davet etti ve Fetva makamına getirdi. Yaklaşık olarak 10 sene İstanbul’da ikamet ettikten sonra 885 (1480) yılında İstanbul’da vefat etti, cenazesi Bursa’ya götürülerek Hüsrev Medresesi’nin hazîresine defnedildi. Kabri, Emir Sultan hazretlerinin kabrine 5 dakikalık mesafededir. Allah Teâlâ Rahmet Eylesin, Sevdikleriyle Haşreylesin. Âmin. MOLLA HÜSREV’İN KİŞİLİĞİ Molla Hüsrev orta boylu ve büyük sakallı bir kimseydi, maddi durumu iyi olmasına rağmen kendisine çok hizmet edilmesini istemez kendi işini kendi görürdü, her gün bir miktar yazmayı âdet edinmişti, yazısı çok iyiydi. Aynı zamanda ağırbaşlı, mütevazi ve vakur bir kimseydi. Kendisini ilme adamış gündüzünü halk ve talebelere, gecesini eserlerine ayırmış gerçek bir ilim adamıydı. Molla Hüsrev, İstanbul’un Fatih ilçesine ait Vefa semtinde bulunan Molla Hüsrev Camii (Vefa/Eminönü), yine Fatih ilçesinde bulunan Molla Hüsrev Camii (Küçük Mustafa Paşa Mescidi) ve Molla Hüsrev Camii (Sofular Mescidi) ile Bursa’da Zeynîler Camii’nin güneyinde bulunan Molla Hüsrev Medresesi’ni kendi şahsi imkanlarıyla yaptırmıştır. Adı geçen bu camiler ve medresesi için, İstanbul’un ticaret bakımından önemli merkezleri olan Beyazıt ve Mahmut Paşa gibi semtlerinde, 179 dükkân, 42 hücre (oda), Bursa’da 2 dükkân ve 9 ahır vs. olmak üzere toplam 72.603 akçe gelirli vakıf bırakmıştır. Molla Hüsrev’in vakfettiği dükkanlarından 160 tanesi Beyazıt’taki Kapalıçarşı’da (Büyük Çarşı/Bedestan) bulunmaktaydı. TALEBELERİ Muhyiddin Mehmed Efendi (ö. 888/1483). Fenari Hasan Çelebi (ö. 891/1486). Hasan b. Abdussamed es-Samsunî (ö. 89 1/1486). Yusuf b. Cüneyd et-Tokadî (ö. 902/1496-97). Kemaleddin İsmail Karamanî (ö. 920/1514). Zenbilli Ali el-Cemali Efendi (ö. 932/1526). ESERLERİ Mir’âtü’l-Usûl fî Şerhi Mirkâti’l-Vüsûl. Dürerü’l-Hükkâm fî Şerhi Gureri’l-Ahkâm. Haşiye ‘ale’t-Telvîh. Hâşiye ‘alâ Envâri’t-Tenzîl li’l-Beyzâvî. Hâşiye ‘alâ Hâşiyeti’l-Muhtasar li’s-Seyyid Şerîf. Şerhu Usûli’l-Pezdevî. Risâle fi’l-Velâ. Nakdü’l-Efkâr fî Reddi’l-Enzâr. Hâşiye ‘ale’l-Mut Vasiyetnâme. Esâsü’l-İktibâs Tercümesi. MİR’ÂTÜ’L-USÛL’ÜN HAZIRLANIŞ ŞEKLİ Köprülü Ktp., bulunan hicrî 850 tarihli yazma nüsha ve 1317 tarihli meşhur matbu nüshayla mukabele edilerek hazırlanıldı. Âyetlerin referansları verildi, süslemeli parantez arasına konuldu. Hadis ve diğer rivayetlerin tahrîci verildi. Beyit ve şiirlerin kaynağı verildi. Nassa dokunulmayıp ancak tadil gereken yer dipnotta belirtilerek düzeltildi. Gerekli yerler dipnotta belirtilerek köşeli parantez ile metne ziyade yapıldı. Anlaşılmayan kelimler, kapalı ibareler ve terimler şerh edildi. Kendisinden nakil yapılan kitaplardan imkân oldukça kaynağı verildi. Konuların içeriğine göre diğer kitaplardan ve haşiyelerinden açıklamalar dipnota konuldu. Özellikle meşhur İzmirî haşiyesinden çokça faydalanıldı. Müellifin hal tercümesi yapıldı. Kitabın ve bu ilmin öneminden bahseden mukaddime eklendi. Âyet, hadis ve konu fihristi eklendi.
490.00 ₺ -
Cennetle Müjdeli 10 Sahabe
Bir insanın Allah’a güvendiğinin alâmeti, fedakarlığı ölçüsündedir. Cennetle müjdelenen on sahâbe Allah’a olan güvenlerini canlarını, mallarını, sevdiklerini feda ederek göstermişler ve bunun neticesinde de bu bahtiyarlığa erişmişlerdir. Zira Allah’a güvenene Allah kâfidir. Kitapları ve videolarıyla milyonlara ulaşan Mehmet Yıldız bu eserlerinde Aşere-i Mübeşşere üzerinde duruyor, o mübarek hayatlara daha yakından bakmamızı sağlıyor. Kitaplar: 1)Hz. Ebû Bekir (R.A.) - Resulullah’ın (S.A.V.) Sadık Yol Arkadaşı 2)Hz. Ömer (R.A.) - Adaletin Şaşmayan Terazisi 3)Hz. Osman (R.A.) - Meleklerin Hayâ Ettiği Sahabe 4)Hz. Ali (R.A.) - İlim Şehrinin Kapısı 5)Talha bin Ubeydullah (R.A.) - Yaşayan Şehit 6)Zübeyr bin Avvâm (R.A.) - Resulullah’ın (S.A.V.) Havârisi 7)Sa’d bin Ebî Vakkâs (R.A.) - Dualarına İcabet Edilen Sahabe 8)Abdurrahmân bin Avf (R.A.) - Ahiretin En Kârlı Tüccarı 9)Ebû Ubeyde bin Cerrâh (R.A.) - Dünyanın Değiştiremediği Adam 10)Saîd bin Zeyd (R.A.) - Kabul Olunmuş Dua
584.60 ₺ -
Kuran Elifbası Huzurlu Gönüller
Huzurlu Gönüller Eğitim Vakfının hazırlamış olduğu; Medrese Usulü Kuran Elifbası
35.00 ₺ -
Hafızlık Not Defteri Çanta Boy
Hafızlık Not Defteri, Hafızlık Not Çizelgesi, Günlük Takip Çizelgesi, Kitap Kalbi Yayıncılık
10.50 ₺ -
Lemezatı Hulviyye
Şâir, edib, devlet adamı, hattâ hükümdarlar gibi pek muhtelif ma rifet ve meslek erbabını sinesinde toplayan, 40 küsur şu besi, binleri aşan halife, onbinleri bulan muakkib ve muhibleriyle geniş Osmanlı coğrafyasına yayılan, Tîcâniyye kolu ile Sudan, Hartum, Tunus, Cezayir ve Fas a, Gülşeniyye, Rûşeniyye ve Demirdâşiyye kolları ile Mısır, Habeşistan ve Yemen e, Rûşeniyye kolu ile Azerbaycan, İran, Türkistan, Afganistan ve Hindistan a, diğer sayısız kol ve şu beleri ile bütün Anadolu ve Rumeli ye yayılan Halvefî liğin meşhur şeyhlerinin menkıbelerini derleyip toplaması bakımından bu eser, gerçekten mühimdir ve temel eser itibârına layıktır. Hulvî Efendi, hâl tercümelerine dair 50 ye yakın muteber kitabı tarayarak, Lemezâtı vücuda getirdiğini zikr ile, faydalandığı eserlerin adlarına da işaret etmektedir.
18.76 ₺ -
Mızraklı İlmihal
Birtakım modernist ve reformistlerin ismini duyunca dudak büktükleri ve halk arasında Mızraklı İlmihal ismiyle ün kazanmış olan bu eserin asıl orjinal unvanı Miftâhü'l-Cenne yâni Cennet'in Anahtarı'dır. Asırlardan beri geniş halk kütleleri arasında çok tutunmuş, çok tanınmış, çok okunmuş bir temel ilmihal kitabıdır. On binlerce benzer kütüb ve resâil içinde birkaçı nedense halkın büyük rağbetine mazhar olmuşlardır. Bu sadece akılla fikirle anlaşılabilecek bir husus değildir, sırlı tarafları da vardır. İhlâslı büyük âlimlerin, Allah ve Peygamber dostlarının irşad, eğitim ve terbiyeleri ölümlerinden sonra da devam etmektedir. İşte bu kitap da onlardan biridir. Herkesçe tanınan bir risâle olduğu için mâhiyeti hakkında daha fazla bilgi vermemize, hele reklam yapmamıza lüzum yoktur.
72.00 ₺ -
-
-
-
Şuruhul İzhar
Osmanlı'nın önde gelen âlimlerinden İmam Birgivi'nin (ö.981/1573) Arap gramerine dair yazmış olduğu meşhur eseri "İzharu'l-esrâr" adlı kitap, telif edildiği günden bu yana ulemanın ilgisini çekmiş ve üzerine birçok şerh yazılmıştır. Günümüzde gerek medreselerde gerekse ihtisas merkezlerinde hala ders kitabı olarak okutulmaktadır. Eserin yanı sıra ona yazılan şerhleriyle birlikte basılması düşüncesi müderris hocalar ile ilim talebelerinin ihtiyacına cevap verme hususunda çok daha isabetli olacaktı. Nihayet Şifa Yayınevinin gayretleri ve araştırmacı Muhammed Ali Deniz ile Mehmet Hayri Acat'ın titiz çalışmaları sunucu bu düşünce hayata geçirilmiş ve eser, en önemli şerhlerinden Sobucalı Mehmed Efendi, Kasâpzade İbrahim Efendi, Davud el-Karsî ve Mehmed Fevzi Efendinin şerhleriyle birlikte tek cilt halinde basılmış ve araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Adı geçen araştırmacılar eserin şerhlerini hazırlama sırasında en sağlam yazmalarını esas alarak çalışmayı tamamlamışlar. Gayret bizden, tevfik Allah'tandır.
300.00 ₺