-
Sad Bin Ebi Vakkas (R.A.)
İslâm adına havaya kalkan ilk yumruğun, atılan ilk okun sahibi olan Hz. Sa’d(ra) harp sevdalısı, cesaret ve kahramanlık sahibi biridir. Öyle ki kendisi Uhud’da o güne kadar hiç kimsenin elde edemeyeceği bir şeref elde etmiştir. Uhud’un en çetin zamanında Efendimiz’in(sav) rubâi dişleri kırıldı, Allah Resûlü(sav) kazılan çukura düştü, başındaki miğferin demir halkaları yanaklarına saplandı ve her taraftan okların, kılıçların, mızrakların muhatabı oldu. O’nu(sav) koruma adına yanında olan sahabelerden kimi kılıç salladı, kimi bedenini Efendimiz’e(sav) kalkan etti. Bu tabloda Sa’d b. Ebî Vakkâs(ra) ise Resûlullah’ın(sav) önüne oturdu, en büyük yeteneği olan ok atma maharetini ortaya koydu, eline aldığı okları beklemeden düşmanın üzerine attı. O attıkça Efendimiz(sav) arkadan ona ok uzattı, Sa’d’ın(ra) her atışında da: “At! (Ey Sa’d) Anam, babam sana feda olsun.” dedi. Efendimiz(sav) bir hadîs-i şerifinde: “Büyük cihad: nefsin heva ve hevesine karşı yapılan cihaddır.” buyurmuştu. Hz. Sa’d’ın(ra) küçük cihatta attığı oklar ona Resûlullah’ın(sav) rızasını kazandırdı. Belki bizim de bu Asr-ı Felâket’te nefsimize attığımız iman okları bize ahirette Resûlullah’ın(sav) rızasını kazandırır. Sırf bu umut için bile Sa’d(ra) gibi yaşamaya, nefse karşı savaşmaya değmez mi?
51.80 ₺ -
Said Bin Zeyd (R.A.)
Saîd b. Zeyd(ra), cahiliyenin zifiri karanlığında yaşamış ama şirke bulaşmamış muvahhid bir babanın kabul olmuş duasıdır. Kendisi o dönem şirkin yuvası Mekke’de doğmasına rağmen putlara tapılmayan, cahiliye âdetlerine değer verilmeyen, kız çocuklarının diri diri toprağa gömülmesine şiddetle karşı çıkılan bir evde büyümüştür. Babası nübüvvetin mesajlarına yetişememiş lakin ölmeden evvel “Ya Rabbi! Ben gönderilecek son elçiden mahrum oldum. Ne olur sen oğlum Saîd’i ondan mahrum etme!” diye dua etmiştir. Tevhid evinin yiğidi olan Saîd(ra) ise babasının duasına yakışır bir hayat sürmüş, nurlu ve bereketli ömrünü iman davası uğrunda harcamış, her zaman ve her yerde Resûlullah’ın(sav) sadık bir dostu olduğunu hayatının bütün safhalarında göstermiştir. Bugün toplumun çoğu; gençlerin, evlatlarının bozulan ahlakından ve ahvalinden şikayet ediyor. Bunu düzeltmenin yolu ise sadece konuşmaktan değil evvela evlerimizi, kendimizi ve dualarımızı düzeltmekten geçiyor. Zira biz gül ektik de diken mi biçtik?
51.80 ₺ -
Talha Bin Ubeydullah (R.A.)
“Akasya ağacı” anlamına gelen Talha(ra) aynı bu ağaç gibi öyle bereketlidir ki, her neyi varsa her şeyini Allah yoluna vermiş, malından, canından İslâm için istifade edilmiştir. O, Uhud’da Allah Resûlü’ne(sav) gelecek tehlikelere karşı vücudunu siper etmiş, bedeninde yara almadık hiçbir yer kalmamıştır. Ama tüm acılara rağmen Efendimiz’i(sav) savaş meydanından uzaklaştırmak için sırtında yine o taşımıştır. Bir ara Resûlullah(sav) bir kayanın üstüne çıkmakta zorlanınca Talha(ra) bu sefer de önüne diz çökerek “Bas ya Resûlullah(sav)! Sırtıma bas ve yukarı çık!” demiştir. Talha’nın(ra) bu davranışı Resûlullah’ı(sav) öyle memnun etmiştir ki Efendimiz(sav): “Talha’ya cennet vacip oldu!” buyurmuştur. İlk müjdeyi burada alan Talha(ra) bir diğer müjdeyi de Uhud’dan birkaç sene sonra Efendimiz(sav) hutbe irad ederken almıştır. Resûlullah(sav) hutbede şehitlerden bahsederken “Yeryüzünde yaşayan bir şehit görmek isteyen Talha b. Ubeydullah’a baksın.” demiştir. O daha ölmeden şehitlikle müjdelenmiş çünkü onun yaşantısı şehitliğine şahitlik etmiştir. Öyleyse bizim yaşantılarımızın da imanımıza şahit kılınması için Talha(ra) gibi olmamız icap ediyor.
51.80 ₺ -
Hz. Ali (R.A.)
Efendimiz’in(sav) vefatından sonra Ebû Hâle(ra) Hz. Ali(ra) için şöyle söylemiştir: “Yoksa siz hissetmiyor musunuz? Bakın Ali’den, Resûlullah’ın(sav) kokusu geliyor!” Allah Resûlü(sav) ne zaman “Allah’a giden yolda bana kim yardımcı olacak?” dese, Hz. Ali(ra) elini kaldırmış ve “Ben varım ya Resûlullah(sav)!” demiştir. Kendisi risalet davasının inmeyen eli, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” ayetinin en güzel temsilcilerinden biridir. Bu büyük İslâm insanı hem ilmin kapısı, hem vahiy katibi, hem kabiliyetli komutan, hem Kur’ân’ı çok iyi anlayan ve yorumlayan bir müfessir, hem hüküm vermede emsalsiz bir kadıdır. Tüm bunların yanında Bedir’in 313 aslanından biri, Hendek’in Haydar-ı Kerrâr’ı, Uhud’un korkusuz yiğidi, “Ali gibi genç, Zülfikar gibi kılıç yoktur.” övgüsünün sahibidir. Peki biz bu davanın neresindeyiz? Bizim ellerimiz de İslâm için bir vazife olduğunda “Ben varım!” diye kalkıyor mu? Hayatlarımız tıpkı Hz. Ali’nin(ra) hayatı gibi emrolunduğumuz üzere mi? Yoksa ondan Resûlullah’ın(sav) kokusu gelirken bizden dünyanın kokusu mu geliyor?
74.00 ₺ -
Hz. Osman (R.A.)
Canını Allah yolunda sarf ettiği gibi canının yongası malını da defalarca Allah’ın davası için veren Hz. Osman(ra) Mekke’nin soylu şahsiyeti, İslâm’ın zeki tüccarıdır. İnfaka doymayan bu güzide sahabe Tebük Seferi’ndeki zorluk ordusunun donatıcısıdır. Kendisi Peygamber(sav) evine iki kez damat olma şerefine nail olmuş ve “Zinnûreyn / İki nur sahibi” lakabını almıştır. Çok güzel yazı yazan bir vahiy katibi olan Hz. Osman(ra) aynı zamanda çok da güzel konuşur. Hatta talâkat denilen güzel konuşma sanatının ondan tevarüs ettiği söylenmektedir. Allah Resûlü’nün(sav) ikinci Yûsuf(as) olarak nitelendirdiği bu eşsiz güzellik, güzelliğinin yanında son derece de iffet sahibidir. Onun için kendisinden değil insanlar melekler bile hayâ etmiştir. Günümüzde hayâsızlığın kol gezdiği sokaklarda senin iffetine; menfaatin, yalanın ve faizin azık edinildiği ticarette senin kolaylığına, doğruluğuna ve tevekkülüne her şeyden çok ihtiyacımız var Ey Osman(ra)!
59.20 ₺ -
Hz. Ömer (R.A.)
“Mucize istersen eğer İslâm’dan önce Ömer İslâm’dan sonra Ömer!” övgüsünün sahibi olan Hz. Ömer(ra) yalnız dostlarını kendisine hayran bırakmakla kalmamış düşmanlarını bile hayran bırakmıştır. Kendisi hilafeti zamanında İslâm’ı üç kıtaya birden taşımış, sosyal ve kültürel hayattaki ilklerin ve yeniliklerin öncüsü olmuştur. Efendimiz’in(sav), “Ömerü’l-Fârûk” olarak vasıflandırdığı bu eşsiz şahsiyet İslâm ile şereflendiği andan itibaren hakkı bâtıldan, imanı inkârdan, hidayeti dalaletten, adaleti zulümden, hayrı şerden ayırmış ve İslâm’daki adaletin yeryüzündeki tecellisi olmuştur. Ömer’in(ra) ölmesiyle adaletin de öldüğü bu Asr-ı Felâket’te onun hayatını kendi hayatımıza düstur edinerek kaybettiğimiz değerleri yeniden diriltmeye çok ihtiyacımız var.
74.00 ₺ -
Hz. Ebu Bekir (R.A.)
Her peygamber muhatap olduğu insanların hassasiyetlerine göre çeşitli mucizeler göstermiştir. Şüphesiz ki Efendimiz’in(sav) en büyük mucizesi Kur’ân, Kur’ân’ın en büyük mucizesi sahâbe, sahâbenin en büyük mucizesi ise Hz. Ebû Bekir’dir(ra). O Kur’ân’ın insan yetiştirme mucizesinin yeryüzünde vücut bulmuş halidir. 63 yıllık bereketli hayatın sahibi, tam bir teslimiyet, sadakat ve celadet abidesi olan bu güzide şahsiyet, Efendimiz’in(sav) arkasında namaz kıldığı iki kişiden biridir. O, Resûlullah’ın(sav) vefatından sonra sahâbeleri dağ gibi ayakta tutan, O’nun(sav) vefatından sonra bütün müşkül meseleleri son derece kolaylıkla çözüme kavuşturan, Mi’rac hadisesinde “O(sav) söylüyorsa doğrudur!” sözünü söylediği için, kıyamete kadar “Ebû Bekir-i Sıddîk” diye anılacak olandır. İnsanların sadakatlerinden ve samimiyetlerinden fazlaca şüphe duyduğumuz bu asırda senin her yönüyle Allah rızası için kurmuş olduğun halis dostluk ahlakına hasretiz ya Ebû Bekir(ra)! Çünkü bu devirde insanlar dostluğun, kardeşliğin, vefanın da bir sadakat olduğunu bilmiyorlar.
66.60 ₺ -
Payitahtta Bir Şazeli
Beşiktaş’tan Balmumcu’ya doğru çıkarken sağdaki metruk ve harap haldeki binayı görmeyenimiz yoktur. Buradan gelip geçenler acaba bir zamanlar bu büyük konakta Trablsugarp’tan İstanbul’a davet edilmiş ve çeyrek asır burada padişahın daimî misafiri olmuş bir Şâzelî şeyhinin kaldığını bilirler mi? 1903 yılında Dâr-ı Bekâ’ya irtihal eden bu meşhur şeyh, konağın az aşağısında Osmanlıların kurucu ismi adına kendisine tahsis edilen tekke ve caminin haziresinde zarif bir türbede ebedi istirhatgâhındadır şimdi. Şeyh Muhammed Zâfir el-Medenî; Sultan II. Abdülhamid’in son derece hürmet ettiği ve arada sırada Cuma selamlıklarına katılmak suretiyle ziyaretine geldiği bir Şazelî-Medenî şeyhidir. Libya, Tunus, Fas ve Cezayir bölgelerinde muteber bir isim ve haklı şöhrete sahip bu âlim ve fâzıl şeyh adına kurulan tekkede 1925’e kadar Şâzelî usûlü ile zikirler yapıldı ve virdler okundu. Mağrip ve Maşrık Arap bölgelerinden gelen; Cemaleddin Efgânî, Muhammed Abduh, Muhyiddin el-Cezâyirî ve Mekke Şerifi Abd-i İlah Paşa gibi daha nice önemli şahsiyet burada misafir edildi… Mağrip memleketlerinde Fransız sömürgesine karşı Şâzelî-Medenî tarikatı mensupları aktif bir direnişi organize etti, Tunuslu Hayreddin Paşa gibi İslam âleminde şöhret bulmuş ilim ve siyaset adamı bir zât Şeyh Zâfir sayesinde İstanbul’a geldi ve kısa sürse de Osmanlı payitahtının en zirve noktasına; sadrazamlık makamına getirildi. Siyaseten bu derece önemli misyonlara sahip olan şeyh, mistik şahsiyeti ile sarayı da etkilemiş ve saygın bir konum kazanmıştı. İşte, Şâzelî şeyhi Zâfir Efendi ve Osmanlı hizmetindeki faaliyetleri hakkındaki Neslihan A. Kaya’nın bu kitabı konu hakkındaki ilk kapsamlı monografi olma özelliğini taşıyor.
129.50 ₺ -
Derviş Sokağı
Osmanlıların Hz. Peygamber'e olan hürmetinin en müşahhas timsali olan surre alaylarının geçtiği bir cadde... Zaman içerisinde her yıl halkın, sokak satıcılarının, kadınların, çocukların, ulemanın, meşayihin, dervişlerin, memurların, katiplerin, nazırların ve saray ağalarının uğurladığı bu alayların geçtiği Menzilhane Yokuşunda sağlı sollu cami, mescit, tekke, zaviye, imaret, hamam, çeşme, medrese, hazire ve sadaka taşına kadar pek çok bina inşa edilmiştir. İstanbul'da Üsküdar'ın Osmanlıları temsil ettiği kadar, bu sokağın da Osmanlı Üsküdar'ını temsil ettiği söylenebilir. Büyük mutasavvıf İsmail Hakkı Bursevî'nin vaaz ettiği Ahmediye Külliyesi, Karacaahmet'te hasta çocukların şifa için getirildiği türbe ve sancılı hayvanların iyileştirildiği Ebuderda makamı, dünyanın dört bir yanından gelen seyyahların İstanbul'da muhakkak ziyaretine gittiği Rifâî Âsitânesi, Celvetîlik içinde muhafaza ettiği Bektâşiliği ile meşhur Haşim Baba'nın Bandırmalızade Tekkesi gibi daha birçok yapının mevcut olduğu bu açık hava müzesini, bir gezi rehberi kıvamında kaleme alan Erkan Övüç okurları bugünkü Gündoğumu Caddesine götürerek tasavvufi hayatın bir Osmanlı mahallesine ne derece nüfuz ettiğini gösteriyor.
189.00 ₺ -
Müslüman Darbeci Olamaz
Yaş ve hastalığım itibariyle artık eskisi gibi yazamıyorum. Olan biteni dostlarım izah ettikçe kavramaya çalışıyorum. Bu yaşıma kadar ömrümü dinimizi yaşama, anlatma ve yazmayla geçirdim. En kötü zamanlarda bile ümidimi yitirmedim, çünkü İslâm ümit dini. Bize düşen Müslümanlığı yaşayabilmek, hayatımız haline getirebilmek. Yaşanan hadiseler, sıkıntılar ancak bununla aşılır, bizim gayemiz sadece Allah’ın rızasını kazanmak olmalıdır. Minyeli Abdullah’ı yazdığım tarihlerde, bugünkü Türkiye’yi hayal etmek rüya gibiydi. Şimdi devlet adamları, öğretmenler, öğrenciler, kadınlarımız, halkımız daha şuurlu. Adeta her yerde yaşayan Minyeli Abdullahlar var. Türkiye, 15 Temmuz 2016 Cuma günü çok tehlikeli darbe teşebbüsünden, büyük bir badireden kurtuldu çok şükür. Cumhurbaşkanımıza suikast düzenlenmesi, Meclisimizin bombalanması, tankların insanlarımızı ezmesi akıl alacak hadiseler değil. Allah’ın yardımıyla yüz binlerce insanların sokaklara çıkması, bombalara kurşunlara aldırmadan darbeyi engellemesi dünyada görülmüş değildi. Bu zamana kadar darbelere karşı çaresiz kalan, 60 İhtilali’nde rahmetli Menderes’in idamı karşısında bir şey yapamamanın acısını yıllarca yaşayan millet adeta bir istiklâl savaşı verdi. Bu şanlı milletimizin her birini kahraman gördüm. Cumhurbaşkanımıza şu mektubu yazdım. “Aziz ve Muhterem Kardeşim, Cumhurbaşkanım Tayyip Bey, Memleketimize, milletimize, Zât-ı Âlînize geçmiş olsun. Allah sizi korudu, daima da korusun. Meydanlara çıkıp şehit olan “Minyeli Abdullah”lara Allah rahmet etsin. Selam ve hürmetlerimle.” Darbe hakkında düşüncelerimi paylaştığım arkadaşlarım söylediklerimi not aldı. Ömrüm boyunca Müslüman anarşist olamaz, darbeci olamaz, Müslüman sadece İslâm’ı yaşamalı diye yazdım. Geçmişte ve bugün söylediğim, yazdığım bu konuları dostlarım bir araya getirdi ve bu kitabın ilk yazısı “Müslüman Darbeci Olmaz” makalesi ortaya çıktı. Yıllar önce buna benzer konularda kaleme aldığım, adeta bugünleri anlatan ve pek yayınlanmamış yazılarım da eklenerek bu kitabı meydana getirdik. Tekrar ifade etmek isterim ki, bizim vazifemiz İslâm’ı öğrenmek, anlamak ve yaşamaktır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize şifa diliyorum. Herkese dua ediyorum. Allah devletimizi, milletimizi muhafaza etsin. *** 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişimini, anarşisini Minyeli Abdullah’lar önledi. Şehit ve gazi olan, sokaklara dökülen Minyeli Abdullah’ları gördüm. Anarşi yapıp, Meclis’i bombalayıp dindar Cumhurbaşkanımızı öldürmeye çalışanlar, insanlarımızı şehit edip binlercesini yaralayanlar, Minyeli Abdullah’lara mağlup olmuştur. Öz sinesine günah dinamitlerini yerleştirip cemiyetin dalâlet kibritiyle fitilini ateşleyen canlı bombalara Allah da acımaz. Çünkü bilerek zarara gidene merhamet olunmaz! Demek ki Müslümanın en büyük düşmanı da ve en büyük dostu da yine kendisidir. Kur’ân caddesinde yürüyenle, sapıtan bir değildir. Âlimle cahil müsavî olamaz. Haddini bilenle aşan, aynı terazide tartılamaz. Asıl vazifemizi bilmeli, dünyevi ve nefsani istekleri azaltmalıyız. Din için, İslâmiyet için, vatan için, millet için gibi lafları bile bir yana bırakmalıyız. Eğer sen İslâm bahçesine meyvalarını dökmek istiyorsan, her şeyden evvel o bahçede meyva ağacı olmaya çalış. Dünyayı sahibine bırak; sen, kendi kendine sahip olmaya çalış, kendine gel!.. Başkalarının derdine ağlarken, dert küpü haline gelme. Gafleti bırak, tövbe ateşiyle yan, karanlık dünyamıza bir mum ol, yeter.
66.60 ₺ -
Ölüm Yokluk Mudur?
"Ölüm bir varlık olunca, ölenlerin yokluğa gitmesi mümkün değildir. Ölüm hal değiştirmektir. Mesela biz daha evvel iki defa ölüp dirildik: Ruhlar âleminde ölüp annemizin vücudunda dirildik, annemizin vücudunda öldük, dünyada dirildik ve dünyada da öleceğiz, kabir kapısından geçip ahirette dirileceğiz. Ölüm hal değiştirmek olunca ağaç ölür, çekirdek olur. Çekirdeği de toprağa gömüp sulasak, parçalanıp dağılırken sümbüllenir, yani genç ve güzel şekilde dirilir. Kocaman kayısı ağacını küçültüp 'çekirdek' isimli tabuta sokan Allah, çekirdekte ölüm haliyle dirilik halini aynı anda bulundurmaktadır. Aynı şekilde tabutta giden insan da dünya cihetiyle ölü, ahiret cihetiyle diridir. Çünkü insan bir tohum, bir çekirdek gibi toprağa girecek, kabir kapısından geçip ahiret hayatına devam edecektir."Hekimoğlu İsmail, ölüm, hayat ve diriliş hakkında merak edilenleri cevaplıyor; ölüm ve ahiret inancıyla ilgili iman esaslarını kendine has üslubuyla anlatıyor.
22.20 ₺ -
Peygamberimiz (asm) Çocuklara Nasıl Davranırdı?
Peygamberimizle (asm) çocuk yetiştirmeye niyet etmek ebeveynin öncelikli olarak çocukça davranışlarını gidermesi demektir. Bunun için bu çalışmada yorumlar ve kurallar şeklinde bir yol izlemekten ziyade Peygamber Efendimizin dünyasına girmek öncelikli yol haritası oldu. Onun hayatından olaylara dayalı anlatımla kimi zaman dıştan onu seyretmeye, nasıl davrandığını izlemeye, o davranışta kendimizi bulmaya; kimi zaman da onun ellerinden tutup orada yaşıyor gibi olayı hissetmeye gayret ettik. Son zamanlar uzman yardımı almak artık her ebeveyn için kaçınılmaz hale geldi. Elbette bu faydalıdır. Biz burada bu desteklerin birincisi olarak Peygamber Efendimizin eğitim metodunu hatırlatıyoruz. Çünkü “Sünnet Pedagojisi” Rabbanîdir. Her çocuğun ruhuna ve fıtratına uyan eğitim metodudur. Peygamberimizin çocuk eğitimi uzun uzun metot bildirimi değildir. Onun bir davranışının, bir cümlesinin içerisinde, bir çocuğun hayatı boyunca psikolojisini güzelleştirecek, onu onaracak pek çok şey bulmak mümkündür. Hakikat birdir ama hakikate giden yollar çoktur. Peygamberimizin sünneti o hakikat yolunun en kısası ve Rabbanî olanıdır. Eğitimde her yol, her metot herkese uygun gelmeyebilir. Sünnetin Rabbanî oluşu onu her huya, herkese uygun kılmıştır. Nuriye Çeleğen, Peygamberimiz (asm) Çocuklara Nasıl Davranırdı kitabında “Peygamberim ile çocuk yetiştirmek istiyorum” diyenlere sesleniyor.
148.00 ₺ -
Rızık Bolluğu ve Zenginlik İçin Okunacaklar 1.Cilt
Şu bilinsin ki; yaşadığımız günlerde (2022 yılı) maddî kriz haddini aşmıştır. Çünkü Allâh-u Te'âlâ insanların mâneviyâta, cemâatle namaza ve haramlardan sakınmaya önem vermemesinin peşin azâbını âhiretten önce dünyâda kendilerine tattırmayı murâd etmiştir. Ayrıca Müslümanların birçoğu gece-gündüz saatlerinde, özellikle sabah-akşam vakitlerinde duâ ve zikri tamâmen terk etmiş, filimlerle, dizilerle vakit geçirir hâle gelmiş, bu yüzden de Allâh-u Te'âlâ bereketlerini mahvetmiştir. Zâten Allâh-u Te'âlâ maddî-mânevî tüm bereketleri îmân ve takvâya bağlamış, aksi takdirde kulları her anlamda kıtlıklarla ve bereketsizliklerle cezâlandıracağını açıklamıştır. arifankitapevi.com Artık bize düşen vazîfe; Ehl-i Sünnet ulemâsının görüşleri üzere îtikâdı tashîhden (inancımızı düzelttikten) sonra, fıkıh ulemâsının beyanları vechile; emirleri tutup yasaklardan sakınmak sûretiyle takvâya riâyet etmektir. Zâten bunlar yapıldığında rızık, bolluk ve bereket kendiliğinden gelecektir. Ayrıca fakirlikten kurtulup zenginliğe nâil olmak istiyorsak Rasûlüllâh (Sallellâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz'in öğrettiği, sahâbe-i kirâm hazarâtının naklettiği ve değerli meşâyihımızın vasiyet ettiği duâlardan özellikle bu kitapta zikredilenlerle amel etmeliyiz ve bu duâları sabah-akşam saatlerinde ve sâir vakitlerde okumalıyız ki ancak böylece iki cihanda da fakirlikten kurtulup maddî ve mânevî anlamda zenginliğe kavuşarak dünyâ ve âhiret saâdetine nâil olabiliriz. arifankitapevi.com Şu bilinsin ki; maddî anlamda sıkıntısı olanların mânevÎ olarak da huzur bulamadıkları, birçok kimsenin yuvasının bu yüzden dağıldığı ve maalesef bâzılarının bu nedenle intihâra kalkıştığı müşâhede edilmektedir. İşte biz bu konuda müstakil bir eser telif etmeyi bu nedenle önemsedik ve neşre çalıştığımız diğer kitaplarımız arasından öne aldık.arifankitapevi.com Artık îmân şartıyla, farzları yerine getirdikten sonra bu eserde zikredilen duâ ve zikirleri okuyan kimsenin iki cihanda fakir olması ve mahrûm kalması düşünülemez. Zîrâ bu kitapta nakledilenlerin birçoğu âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerden ibârettir. Allâh-u Te'âlâ cümlemizi bu eserde yazılan duâ ve zikirlerle amele muvaffak eyleyerek iki cihan zenginliğine kavuştursun. Amîn! Yâ Mücîbe's-sâilîn!
176.00 ₺ -
-
Peygamberliğin İspatı Haber Delili
Hz. Muhammed (s.a.v.) bir haberle geldi: “Cebrail benimle görüşüyor ve Allah’tan vahiy getiriyor.” dedi. Bu kitap bu “haber”in değerlendirmesini yapmaktadır. Kendine ait bir metodu olan bu eserde sadece deliller ortaya atıp bırakılmamaktadır. Bir gayrımüslimden gelebilecek muhtemel itirazlar kitap boyunca yazar tarafından kendisine yöneltilmiş ve cevaplandırılmıştır. Deyim yerindeyse “kapalı devre” bir nübüvvet ispatı yöntemi aktarılmıştır. Bu “haber kurgusu” dışında daha önce işaret edilmeyen bazı mucize iddiaları temellendirilmiştir. Yazar haber kaynağı olarak kullanacağı Kur’an’ın tahrif edilmediğini ispat etmektedir. Ayrıca İslam tarihi verilerinin güvenilirliğinin gayrımüslim bir okuyucuya anlatılmasının zor olması sebebiyle tarihî arka plan Müslüman olmayan yazarlardan nakillerle tasvir edilmiştir. Bu sayede gayrımüslimlerin sözleri ile Hz. Muhammed’in peygamberliği ispat edilmektedir.
195.00 ₺ -
-
-
-
-
-
-
-
-