%100 Güvenli Alışveriş
%100 Orjinal Ürünler
900 TL ÜZERİ KARGO BEDAVA
Kapıda Ödeme
İade Garantisi
%100 Orjinal Ürünler
900 TL ÜZERİ KARGO BEDAVA
Kapıda Ödeme
900 TL VE ÜZERİ KARGO BEDAVA
Siparişlerinizi Buradan Verebilirsiniz..

Esrarname

4.45

Üretici Liste Fiyatı: 6.02

  • %26

    İNDİRİM

WhatsApp ile Sipariş
Ürün stoklarımızda bulunmamaktadır.
  • Paylaş
Esrarnâme, geleneksel masal anlatım biçim ve yöntemlerinden yararlanılarak yazılmış çağdaş bir roman; uzun bir aradan sonra yapılmış yeni bir özgün deneme. Dili, anlatımı, içeriği, bildirisiyle büyük bir önem taşıyan eser. Bizde romanın olup olmadığı sık sık sorgulanır, tartışılır. Buna karşılık niçin olmadığı ya da nasıl olabileceği üzerinde pek durulmaz.

Cemil Meriç’e bakılırsa, tartışmaya bile gerek yoktur: Bizde romanın olması zaten mümkün değildir; çünkü Batı’nın sağlıksız toplum yapısının, bu yapının yol açtığı toplumsal çatışmaların bir ürünüdür ve inanmış bir toplumda işi yoktur.

Tanışmamızın ve ilk örneklerini verişimizin, Tanzimat sonrasına rastlayışı, bu tezi doğrulasa da, romanın bugün edebiyatımızda vazgeçilmez bir önem kazandığı, görmezden gelinemez bir yer edindiği gerçeğini değiştiremez.

Konunun bir başka boyutu daha var. Eski edebiyatımız, biçimi ve işlevi farklı da olsa, romanın bizdeki karşılığı sayabileceğimiz sayısız ürünle dolu. Mesnevileri manzum olmaları nedeniyle bir yana bıraksak bile, düzyazıyla yazılmış aşk, kahramanlık ve serüven hikayelerini, felsefi düşünceleri yansıtan alegorik anlatıları rahatlıkla bize özgü romanlar olarak değerlendirebiliriz. Sözün kısası, sorun, temelde türün kendisinden çok, onun Batılı kalıplar kullanılarak, seçilen örneklere uygun biçimde yazılmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Cemil Meriç’in deyişiyle, “başka bir dünyanın, başka bir ruh ikliminin, başka bir toplumun eseri”nin, onun dışında, hatta karşısında yer alan bir topluma olduğu gibi eklemlenmesi girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu durumda ortaya çıkan yapıt, ne kadar iyi yazılırsa yazılsın, toplumunu temsil edememesi bir yana, bir taklitten başka bir şey olamayacağı için, gerçekten başarılı bir ürün de olamaz. Roman tartışmalarının özünü de burası oluşturmaktadır.

Öyleyse, yapılması gereken açıktır: Toplumumuzun “ruh iklimi”nden kopmadan, kültürel ve sanatsal birikimimizi değerlendirerek, anlatı geleneğimizin olanaklarını geliştirerek bize özgü romanı kurmak. Eski Hint, Mısır, İran, Arap, hatta Yunan düşünce ve sanat mirasını yorumlayarak yeniden üreten İslâm kültürünün Osmanlı sürecinde gerçekleştirdiği birikim, yüzyıllar boyunca tüketilemeyecek bir zenginliğe sahiptir.

Roman alanında, bu yönde atılmış bir-iki adım, ne yazık ki, sürdürülmemiştir. Giritli Aziz Efendinin Muhayyelât’ı (1852) ile Filibeli Ahmet Hilmi’nin A’mâk-ı Hayâl’i (1910) türünden çalışmalar sürdürülseydi, bugün roman konusunda yapılacak değerlendirme ve tartışmaların niteliği çok farklı olurdu.

Hasan Aycın’ın Esrarnâme’si, bu yönde atılan yeni bir adım. Dili, anlatımı, içeriği, bildirisi bir yana, yalnız bu yönüyle bile, büyük bir değer ve önem taşıyor.

Aycın Esrarnâme’de, ilk bakışta, bize Keloğlan masalları anlatıyor. Ama ne yazdığı masal, ne de anlattığı, bildiğimiz Keloğlan. O, masal dili ve kurgusuyla bize bizi, insanoğlunu anlatıyor. Saf ve yalın bir Müslüman bakışla insanın iç çatışmalarını, aldanışlarını, tutkularını, arayışlarını anlatıyor; dünyayı ve hayatı yorumluyor.

Daha da önemlisi, bunu yaparken, geleneksel bir anlatım biçiminin nasıl dönüştürülebileceğini, nasıl yeniden üretilebileceğini; kimi geleneksel ve kültürel öğelerin simgesel değerlerinden yararlanarak nasıl iç içe geçmiş anlam katmanları oluşturulabileceğini büyük bir başarıyla gösteriyor.

Kısaca söylersek, Aycın’ın bu denemesinin gereken ilgiyi göreceğini, Esrarnâme’nin Muhayyelât ve A’mâk-ı Hayâl gibi tenha kalmayacağını ummak, her şeye karşın, aşırı bir beklenti olmayacaktır.
Sayfa sayısı: 160 sayfa
Boyut: 13,5x19,5 cm
ISBN: 9799753629378
Kağıt kalitesi: Kitap Kağıdı
Son güncelleme: 23.12.2024