-
Hiçbiryer
Erkeklerin hikâyesi neden yok? Hikâye biriktiren, hikâyeleriyle birbirine tutunan, hikâyeleriyle yarışan, hikâyeleriyle konuşan kadınlara inat, neden bunca sessiz erkekler dünyası! Gürültüden yana zengin, sözden yana fakir! Kadınlar erkeklerin “burada” olmamasından şikayet eder daima. “Burada” olmayan erkekler nerededir? Eğlenen, oyalanan, yarışan, ama konuşamayan sessiz erkekler korosu. Sesler erkekler korosundan bir karakkter: Şahin! Adı Şahin, gönlü turna. Sevdiğinin artık yanında olmadığını fark ettiğinde, uçmaktan vazgeçip yere inen turna. Dünyadan uzaklaştıkça kendine yaklaşan. Kendine yaklaştıkça göle dönüşen Şahin. “Ol”duğu yerden vazgeçen. Durduğu yerden vazgeçen. Doğduğu yere dönen, ama varamayan...
10.28 ₺ -
Lale Devri: Hasbahçede Sonbahar
Bir yanda kalkınma, lüks ve şatafatın baş döndüren cazibesi… Savaşmaktan yorulan devletlülerin hiç bitmeyen eğlence sarhoşluğu… Gösterişli alaylar, köşkler, kasırlar, zevk ve safa ehli yeni yetme zenginler... Diğer yanda devleti kangren gibi saran suiistimaller… Mafyanın, adam kayırmanın, rüşvetin makbul sayıldığı devlet katları… Yangınlar, depremler, salgın hastalıklar ve pahalılığın çaresiz bıraktığı fakir kitleler... Sefahat ile sefalet arasında akıp giden yıllar… Gelişme ve yozlaşmanın birbirini tetiklediği derin fay kırıkları… Devletin tepesinde bir vezir… Halkı, esnafı, ulemayı, askeri peşine takan bir hamam tellağı... Ve derin bir hesaplaşma... Kalemiyle Osmanlı İmparatorluğu'nun duraksadığı döneme ışık tutan Zekeriya Yıldız, eğlenceden isyana uzanan bu sürükleyici romanda bizleri tebdil-i kıyafet içerisinde Lale Devri maceralarına misafir ediyor.
14.43 ₺ -
Esrarname
Esrarnâme, geleneksel masal anlatım biçim ve yöntemlerinden yararlanılarak yazılmış çağdaş bir roman; uzun bir aradan sonra yapılmış yeni bir özgün deneme. Dili, anlatımı, içeriği, bildirisiyle büyük bir önem taşıyan eser. Bizde romanın olup olmadığı sık sık sorgulanır, tartışılır. Buna karşılık niçin olmadığı ya da nasıl olabileceği üzerinde pek durulmaz. Cemil Meriç’e bakılırsa, tartışmaya bile gerek yoktur: Bizde romanın olması zaten mümkün değildir; çünkü Batı’nın sağlıksız toplum yapısının, bu yapının yol açtığı toplumsal çatışmaların bir ürünüdür ve inanmış bir toplumda işi yoktur. Tanışmamızın ve ilk örneklerini verişimizin, Tanzimat sonrasına rastlayışı, bu tezi doğrulasa da, romanın bugün edebiyatımızda vazgeçilmez bir önem kazandığı, görmezden gelinemez bir yer edindiği gerçeğini değiştiremez. Konunun bir başka boyutu daha var. Eski edebiyatımız, biçimi ve işlevi farklı da olsa, romanın bizdeki karşılığı sayabileceğimiz sayısız ürünle dolu. Mesnevileri manzum olmaları nedeniyle bir yana bıraksak bile, düzyazıyla yazılmış aşk, kahramanlık ve serüven hikayelerini, felsefi düşünceleri yansıtan alegorik anlatıları rahatlıkla bize özgü romanlar olarak değerlendirebiliriz. Sözün kısası, sorun, temelde türün kendisinden çok, onun Batılı kalıplar kullanılarak, seçilen örneklere uygun biçimde yazılmaya çalışılmasından kaynaklanmaktadır. Cemil Meriç’in deyişiyle, “başka bir dünyanın, başka bir ruh ikliminin, başka bir toplumun eseri”nin, onun dışında, hatta karşısında yer alan bir topluma olduğu gibi eklemlenmesi girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Bu durumda ortaya çıkan yapıt, ne kadar iyi yazılırsa yazılsın, toplumunu temsil edememesi bir yana, bir taklitten başka bir şey olamayacağı için, gerçekten başarılı bir ürün de olamaz. Roman tartışmalarının özünü de burası oluşturmaktadır. Öyleyse, yapılması gereken açıktır: Toplumumuzun “ruh iklimi”nden kopmadan, kültürel ve sanatsal birikimimizi değerlendirerek, anlatı geleneğimizin olanaklarını geliştirerek bize özgü romanı kurmak. Eski Hint, Mısır, İran, Arap, hatta Yunan düşünce ve sanat mirasını yorumlayarak yeniden üreten İslâm kültürünün Osmanlı sürecinde gerçekleştirdiği birikim, yüzyıllar boyunca tüketilemeyecek bir zenginliğe sahiptir. Roman alanında, bu yönde atılmış bir-iki adım, ne yazık ki, sürdürülmemiştir. Giritli Aziz Efendinin Muhayyelât’ı (1852) ile Filibeli Ahmet Hilmi’nin A’mâk-ı Hayâl’i (1910) türünden çalışmalar sürdürülseydi, bugün roman konusunda yapılacak değerlendirme ve tartışmaların niteliği çok farklı olurdu. Hasan Aycın’ın Esrarnâme’si, bu yönde atılan yeni bir adım. Dili, anlatımı, içeriği, bildirisi bir yana, yalnız bu yönüyle bile, büyük bir değer ve önem taşıyor. Aycın Esrarnâme’de, ilk bakışta, bize Keloğlan masalları anlatıyor. Ama ne yazdığı masal, ne de anlattığı, bildiğimiz Keloğlan. O, masal dili ve kurgusuyla bize bizi, insanoğlunu anlatıyor. Saf ve yalın bir Müslüman bakışla insanın iç çatışmalarını, aldanışlarını, tutkularını, arayışlarını anlatıyor; dünyayı ve hayatı yorumluyor. Daha da önemlisi, bunu yaparken, geleneksel bir anlatım biçiminin nasıl dönüştürülebileceğini, nasıl yeniden üretilebileceğini; kimi geleneksel ve kültürel öğelerin simgesel değerlerinden yararlanarak nasıl iç içe geçmiş anlam katmanları oluşturulabileceğini büyük bir başarıyla gösteriyor. Kısaca söylersek, Aycın’ın bu denemesinin gereken ilgiyi göreceğini, Esrarnâme’nin Muhayyelât ve A’mâk-ı Hayâl gibi tenha kalmayacağını ummak, her şeye karşın, aşırı bir beklenti olmayacaktır.
4.45 ₺ -
Giderken Bana Bir Şeyler Söyle
İnsanların yolu iki şeye, aşka ve ölüme mutlaka düşer. “İnsanın Temel Acıları” üçlemesinin ilk romanı “Aynalar Koridorunda Aşk” romanında yolu aşka düşenlerin ruhsal durumlarını irdeleyen psikiyatrist Mustafa Ulusoy, üçlemenin ikinci romanını yolu ölüme düşen insanlar üzerine kuruyor. Ölümü anlatırken dönüp aşka bir kez daha bakıyor. Aşkın güçsüzlüğüne karşın, ahlakın varlığa özen göstermek olduğunu temel alan yazar, ancak özen gösterilen ilişkinin derin bir bağlanma ağlayabileceğini söylüyor. Dr. Mavi bu sefer yolu ölüme, kayıplara düşenler karşısında çaresizliğe kapılıyor. Turuncu, Kahverengi, Kırmızı, Gri, diğerleri ve elbette bilge dostu Beyaz’la birlikte insanın temel acılarından ölümü katman katman açıyor. Gerçek ya da muhayyel acılardan geçen, ölümü çeşitli biçimlerde tecrübe eden kahramanlarımız, insanoğlunun kaçınılmaz yazgısıyla barışmanın yollarını keşfediyorlar. Mustafa Ulusoy, “Giderken Bana Bir Şeyler Söyle”de ölümle birlikte hayatı, ayrılığı, babalığı, yoksunluğu, kederi, dostluğu, öfkeyi, tanıklığı, varoluşsal işe yaramayı, yalnızlığı ama özellikle öykülerimizin yalnızlıktan ve sessizce ölmekten nasıl kurtulacağını anlatıyor. Ölümü gülümsetiyor Ulusoy, Ölüm Meleği’ni hepimize arkadaş kılıyor. “İnsanın ölümden korkar gibi görünmesi bir yanılsamadır. İnsan, aslında yokluktan, yokluğun getireceği sonsuz ayrılıktan özellikle de kendinden sonsuz ayrılmaktan korkar. Ölümse, hem ayıran hem birleştirendir. Ayrılmak için ölmek gerekir. Ama buluşmak için de ölmek gerekir. Ölüm gibi ikili bir yapısı olan başka bir durum yoktur. Bu yönüyle ölüm ikili, zıt bir duygu uyandırır insanda. Onu çekici kılan, cazip hale getiren, taçlandıran da budur.”
164.25 ₺ -
Gezgin
Gezgin, Mağribli bilge İbn Arabi’nin kendi ruhunda yaptığı ve bereketli bir ömre yayılan manevi gezinin öyküsü. Kartallar gibi kimsenin uçamadığı sarp kayalıklarda gezinen, hiçbir faninin kanat çırpamadığı göklerde uçan bir arifin serüveni. Bu öykü, kâmil insanın hikâyesidir. Macera, büyük âlemin minyatür hali olan kâmil velinin macerasıdır. Anlatılara sığmak istemeyen bu kozmik öykünün dilini bize, Yunus anlatıyor ancak: "Dilsizler haberini kulaksız dinleyesi Dilsiz kulaksız sözün can gerek anlayası" Yıllar süren bir araştırma ve arayışın ürünü olarak ortaya çıkan “Gezgin”, sözün bitip sükûtun başladığı yerle, sessizliğin dile geldiği mekanete kadar uzuyor. Kendi ruhunda böylesi bir keşfi arayanlar için, okurken yaşanılacak ve yeniden üretilebilecek bir hikâye bu.
9.60 ₺ -
Metal Fırtına 2 Kurtuluş
Merak edilen soruların cevapları bu kitapta! Metal Fırtına-2 Kurtuluş, ilk kitaptan bu yana merak edilen soruların cevaplarını heyecanlı ve sürükleyici yepyeni bir olay örgüsüyle sunuyor. Abdullah Gül ve ekibi, kimlerin elinde? ABD’nin Türkiye’yi işgal girişimi üzerine diplomatik müzakerelerde bulunma amacıyla Washington’a hareket eden Abdullah Gül ve ekibi enterne edilmişti. Ekibin başına neler geldi, Dışişleri Heyeti ile ilgili planlar neydi? Planların arkasında kim vardı ve bağlantıları nerelere kadar uzanıyordu? Washington’da patlayan bomba neleri değiştirdi? Washington’da patlayan atom bombasının sistemi zora sokması ve Türkiye işgalinin çıkmaza girmesi sonucu Başkan Bush görevden çekilmek zorunda kalmıştı. Yeni ABD hükümeti kimlerden oluşuyor, neyi hedefliyor? Türkiye hızla toparlanırken ateş bu sefer nerelere sıçrıyor? Amerikan yönetimine el koyan gizli bir grup, kimsenin beklemediği bir anda tekrar harekete geçerken yeni hedef neresi? Türk, Amerikan ve Rus politikacılar zamana karşı yarışıyor. Gri Takım’ın içinde köstebek mi var? Ortadoğu’ya nihai barışı getirmek isteyen Türkiye bunu başarabilecek mi?
203.50 ₺ -
Cem
Mavi gözlü, uzun kirpikli, yakışıklıydı; Tez canlı ama vakurdu; İlk İmparator Fatih'in gözdesiydi... İki eski başkent, Bursa ve Konya, abisiyle taht mücadelesine meydan oldu; Adına hutbe okuttu, sultanlık ilan etti... İsyanında başarılı olamadı, Rodos Şövalyelerine sığındı; Kandırıldı; bu, 13 yıllık esaretin başlangıcıydı; Başının değeri her yıl Papa'ya ödenen 40.000 altında... İtti kadehi, takmadı haçı, vermedi dünya krallığına dini; "Sultanlık olmazsa dervişlik de hoştur." tesellisi; Evlat ve vatan hasreti yol ağzıydı. 36 yıllık ömründe 36 padişahtan biri olamadı; Tahtına kavuşamayan imparatordu...
6.85 ₺ -
Bir Devrin Romanı
Kadın yazarların annesi Halide Nusret, edebiyatçı Pınar Kür’ün teyzesi, romancı Emine Işınsu’nun annesi ve Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden. “Bir Devrin Romanı”; hâlâ çok konuşulan ve daha da çok konuşulacağa benzeyen bir devrin tarihine tanıklık eden entelektüel bir öğretmenin, edebiyatçının ve en önemlisi de bir kadının kendi çarpıcı yaşam öyküsü…Öncü kadın yazarlarımızdan Zorlutuna, daha on sekiz yaşında bir genç kız iken işgale ve istiklalimizin kaybına dair isyanlarını hece veznine dökmüş ve Yahya Kemal’in şiirlerini ezberlediği ender şairlerimizden biri. Bu da eserin edebî değerine değer katan taraf… Romanı gerçekçi kılan en önemli unsur ise, Zorlutuna’nın pek çok kişinin gitmemek için istifayı göze aldığı yerlerde yıllarca kalıp yöre halkının dertlerine ortak olmuş, yurdun dört köşesini karış karış teneffüs etmiş bir öğretmen olması. Halide Nusret, Trablusgarp Harbi’ni, 31 Mart Vak’ası’nı, Birinci Cihan Harbi’ni, Cumhuriyet yıllarını ve sonrasında Türk modernleşmesinin en sancılı dönemlerini cesaret ve samimiyet çerçevesinde satırlara döküyor bu kitabında.
11.65 ₺ -
Vuslat
Vuslat! Bazen ana-babadan, bazen yardan ayrılık yakar insanı. Fakat öyle ayrılıklar vardırki kişiyi ölmez sevgiliye kavuşturur. "Vuslat"böyle bir duygunun adı.
59.50 ₺ -
Hacamat ve Sıhhati Koruma Yolları
Hacamat kelime manasıyla -emmek- manasındadır. Hacamat eden kimseye -Haccam- , hacamat aletine de -Mihcam- denmektedir. Hacamat; iki omuz arasından, sırttan, başın arka tarafından yahut vücudun herhangi bir yerinden tedavi maksadıyla bardak, şişe veya boynuzla kan aldırmaktır. Peygamber Efendimiz'in (s.a.v) sağlıkla ilgili tavsiyelerinden ve bizzat tatbik ettiği sünnetlerindendir. Hacamat, sebebi belli olan bir hastalığın tedavisinden ziyade, vücuttaki kan fazlalığının meydana getirdiği rahatsızlığı gidermek için kullanılan genel bir tedavi usulüdür. Hacamat bıçağı, vücuttabir sıra çizik meydana getiren bir alettir. Bir yüzünde bir çok yarık bulunan bakır bir kutu içinde, tetikli bir zembereğe b ağlı olan bıçaklar, düğmesi basılınca zembereğin boşalmasıyla yarıkalrdan dışarı fırlar ve vücutta çizikler meydana getirir. Bardak vb gibi bir şeyle çizikler üzerinden kan çekilir.
40.00 ₺ -
Evlilik
Nikah; Adem (aleyhisselam)'dan günümüze kadar devam eden, cennette de devam edecek olan meşru bir ibadettir. Nikahın sözlükteki manası akid - anlaşma - ve dam - ilave - dir. Cinsi münasebet nikah sebebiyle helal olduğundan akid, eşlerden biri diğerine ilave edildiği için de dam , ilave manaları verilmiştir. Dindeki manası ise; evlenmelerinde hiç bir mani olmayan erkeğin kadından, kadının da erkekten menfaatlenmesinin helal olduğunu ifade eden bir anlaşmadır.
40.00 ₺ -
Yürekte Büyümek
"Annenin karnında değil de yüreğinde büyümek" Nalân çok farklı dünyaların içindeydi... Sözle yüz ifadesinin arasındaki çelişkilerdeydi beyni.. Bakışların dili, beden dili ve sözcükleri oluşturan harflerin dili birbirleriyle uyumsuzluk içindeydi. Bu, çocuk yüreğinin dünyasında fark edilebilen bir çelişki miydi? "Annemin karnında değil, beni hayatına alan insanların yüreklerinde büyümek..." Ferit′in söylediği gibi, "Çiçekler dallarında mı sevilmeliydi" yoksa?.. Bunca mutluk görüntüsü verebilmek için çırpınan bu çocuğun gözlerindeki buğu, neyin ifadesiydi?... Romanlarıyla hayata ayna tutan Ahmed Günbay Yıldız, yeni kitabı Yürekte Büyümek ile okurlarının karşısında...
66.60 ₺ -
Yıllar Geriye Dönse
Ünsal, annesinin vefatından sonra babasına en fazla ihtiyaç duyduğu zamanlarda beklenmedik bir durumla karşılaşır… Göz bebeği İstanbul’u terk etmek zorunda kalır ve Ankara’ya anneannesinin yanına yerleşir… Gül, annesini dışladığı bir dünyanın içinde özgür bir yaşamın peşinde umursamaz ve sorumsuzca gezerken başına gelen bir olayla, yaşamının tüm seyri değişir… Farklı nyaların insanları olan Ünsal ve Gül’ün yolları aynı duygu dünyasında birleşir… Yıllar Geriye Dönse, kalplerde derin iz bırakarak belleklerden silinmeyecek bir Ahmed Günbay Yıldız romanı…
214.60 ₺ -
Yanık Buğdaylar
Her şey bir depremle başladı. Şiddetli bir yer sarsıntısının sebeb olduğu bir felaket... Ve felaketten pay alanlarla çıkar sağlayanlar. İyi ile kötünün bitmeyen kavgası.İyisi ile kötüsü ile bizim insanlarımız. Ve bizim ülkemizin bir köşesinde kırsal kesimde birbirini izleyen nesiller arası olaylar dizisi. Yetmiş yıllık tarihimizin sembollerle ifade edilen bir minyatürü... Problemlerin çıkış noktasını da göreceğimiz bu romanda. kendinizden de izler bulacak. mutluluğa atılan adarı hissedeceksiniz.
259.00 ₺ -
Ülkemin Açmayan Çicekleri
Modernizmin çelişkili dünyasından evlerde beslenen hayvanlara karşı sokaklarda bile yer bulamayan insanlar! Kendini bu, "Ülkenin Açmayan Çiçekleri"ne adayan Esra, aynı zamanda sıkıntılarıyla, sevinçleriyle ve sürprizleriyle dolu hayatıyla bir okuma seyri yaşatıyor bize.
185.00 ₺ -
Üç Deniz Ötesi
Üç Deniz Ötesi′nde bir masal ülkesinin varlığına inanan; o ülkeye ulaşmak için onca acı ve ızdıraba razı olan roman kahramanı, anlatılanların birer yalan olduğunu acı biçimde öğrenir. Esaretin birinden kaçarken diğerine yakalanmıştır. Vatan sevgisi ve evlat hasreti ise çabasıdır. Aradığı manevi huzuru Üç Deniz Ötesi′nde de bulamayarak kutlu bir yolculuğa karar kılar. Bu yolculuğa katılmak istemez misiniz?
23.68 ₺ -
Sular Durulursa
“Sular Durulursa”, Ahmet Günbay Yıldız′ın 13. romanıdır. Yazarın ik romanı olan “Yanık Buğdaylar”, 1975 yılında yayınlanmıştı. O günden bu yana geçen 19 sene içinde Ahmed Günbay ismi okuyucuları arasında adeta bir efsane oldu. Kitaplarının 19 sene içinde toplam 300 baskı yapmasının sebebi, okuyucunun büyük ilgi ve teveccühüdür. Ülkemizde böyle sevilen romancı sayısı fazla değildir. ′Sular Durulursa′ ile yazar, okuyucularının karşısına yepyeni bir konu ile çıkarken, heyecan fırtınasını da beraberinde getirmektedir. Sizi bu romanı okumaya davet ediyoruz.
259.00 ₺ -
Sokağa Açılan Kapı
Siz, her tarafınız insanla doluyken çekilen yalnızlığı yaşadınız mı hiç? İnsanları anlamaya çalışırken, anlaşılmadığınızı fark ettiniz mi hiç? Aslında vereceğiniz cevaplar hayatın vazgeçilmeyen süsleri belki de… İşte bu gibi cevapları arayan insanın modern hayatın cenderesinde çektiği sıkıntıların hikayesi olan kitap, bu yüzden sizi daha fazla saracak. Sokaklardan evlere giden yolların zorlaştığı ortamda, ′sokağa açılan kapı′nın hangi tarafındasınız?
236.80 ₺ -
Siyah Güller
“.... Hayat, birbiri ardına açılan kapıların arasında yapılan yürüyüş misali... Bir sonraki kapıda bizi nelerin beklediğini öğrenmek için kapıları açmaya devam etmek zorundayız; bazen dert kapılarında esen fırtınalarda üşüyerek, bazen de mutluluk meltemlerini ruhumuzda hissederek...” “Hayatın içinden” romanlarıyla gençlerin büyük ilgi ve beğenisini kazanan Ahmed Günbay Yıldız, 22. romanı “ Siyah Güller” ile okuyucunun karşısına çıktı. Yıldız, yeni romanında, gündelik hayatın her alanında karşımıza çıkan “mafya” olgusunu konu edinmiş bu kez... Kuralların yapanlar tarafından çiğnendiği bir ortamda, hızlı kentleşme ile çözülen ahlaki değerlerin insanı idealden nasıl uzaklaştırdığını vurgulayan Ahmed Günbay, mevcut durumun fotoğrafını tespit etmekle kalmıyor, “olması gereken” yöne doğru şekillendiriyor kurgusunu... Sonuçta bir çırpıda okunuverecek keyifli bir roman çıkmış ortaya...
259.00 ₺ -
Sitem
Bu güne kadar yüz binlerce okura ulaşan bu roman, bir çok genç kızın içine düştüğü açmazı gözler önüne sermektedir. Bu öyle bir açmaz ki, etrafında cazibe ve özentilerden oluşan tuzaklarla dolu... Açmazdaki genç kızlar ise bizim insanlarımız...Usta yazar Ahmet Günbay Yıldız, bu eseri ile insanımızın içinde bulunduğu şartları sebep-sonuç ilişkileri içinde çok boyutlu işlerken, çözümü de gösteriyor. Gençleri ahlaksızlık girdabına çekmeye çalışan zihniyete karşı mücadele eden idealist bir öğretmenin gayretlerini bulacaksınız bu kitapta. M.E.B. tarafından tavsiye edilmiştir.
199.80 ₺ -
Sevmekten Korkuyorum
“Ben sana tutkunum kır çiçeğim… Bülbülün güle dil döktüğü gibi değil benim sana gönül verişim… O sevdanın mahremiyetini düşünmedi hiç… Benim sana olan sevdam, sadece kalbimle şu karaladığım sayfalar arasında… Bülbül sabırsız… Ben seni ve sana olan hislerimi kalbimin derinliklerine gömüyorum… Sarı, mor, eflatun renklerin, yalnızlığımın simgesi… Desenlerin, yüreğime kazıdığım duyguların asilliğini taşımakta… Seni seviyorum yalnızlık çiçeğim…” “Nevruz” ileride kiminle evleneceğini merak ettiği günlerde rüyasında gördüğü çiçeğin adıydı. O bir sırdı; ta ki bir gün karşısına çıkana kadar…
181.30 ₺ -
Sevdalar Sözde Kaldı
Çile, pişmanlık ve acı… Büyük kalpleri avlayan aşk ve ölüm… Dillerde kalıp yüreğe inemeyen sevdalar… Baba hasretiyle yanan bir gönül… En kırılmaz bağları koparan sahte nazarlar… Son nefeste yaşanan dönüşümler… Geride kalan ruh kırıkları… Okurları tarafından severek ve tekrar tekrar okunarak vazgeçilmez bir klasik haline gelen Ahmed Günbay Yıldız’ın kaleminden gençleri anlayan ve anlatan derslerle dolu sürükleyici bir roman…
236.80 ₺ -
Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi
Gençliğinin en dalgalı günlerini yaşıyordu Ercan. Nakış Baba’nın kapısını çalmıştı yine. O’na kimselere açamadığı sırrını verdiği gün, başka bir sırra; Nakış Baba’nın efsunlu sırrına ortak olmuştu. “Gerçek aşk nedir” diye sorduğunda Ercan, “Aradığın sorunun cevabı burada” der gibi elindeki günlüğünü ona uzatmıştı Nakış Baba... İlayda, Bahar Hemşire ve Sultan… Hepsi birer aşkın öznesiydi… Ahmet Günbay Yıldız’ın “Seni Unutmaya Gücüm Yetmedi” adlı son romanında, ümidi hiç yitirilmeden satır satır yaşanmış bir aşk hikâyesinin beklenmedik seyrini bulacaksınız.
181.30 ₺ -
Sahibini Arayan Mektuplar
Yıllardır beklenendi Can.. Nergisçe yolu gözlenendi. Ansızın çıkıp gelişiydi bir genç kızı yeniden dirilten. Nergis′e can vermeyi kim istemezdi... Dilde destanlaşan bir çocukluk aşkının öyküsü bu. Kalbur üstü yüreklerin ihanete boyun eğişi değil. Yüreklerden mektuplara arz edilen bir sevdanın dost eliyle parçalanışıydı bu. Bin parçaya bölünen bir yüreğin ve hep bekleyen bir çift nemli gözün öyküsü... Nergis yılların özlemini gömdüğü yerden çıkarırken, hasretin karanlığından gurbet ellere deste deste umut yazarken, can cananına can katacak mıydı? Ahmet Günbay Yıldız′dan duygusal bir roman daha. Yazar 21. romanıyla okuyucularının karşısına çıkıyor. Bu romanda sizden çok şey var...
81.40 ₺ -
Ona Secde Yakışıyor
Geçtiğimiz aylarda “Sevmekten Korkuyorum” adlı romanıyla okurlarına ulaşan kıymetli yazarlarımızdan Ahmed Günbay Yıldız, şimdi de “O’na Secde Yakışıyor” adlı son romanıyla okurlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Yazarımız romanında, yaşadığı sıkıntılardan dolayı isyana düşebilme ihtimali olan bir gencin, kendini saptırmaya çalışan şeytanî seslere karşı verdiği mücadeleyi ve yaşadığı olayların birer imtihan vesilesi olduğunu idrak edip, manevi hayatına yön veriş sürecini anlatıyor. Romanımızın kahramanı Saltık Buğra yaşadığı muhitte korkusuzluğu ve kahramanlığıyla tanınır. Askerden geldikten sonra nişanlısı Sanem’in evlenme arifesinde haince öldürülmesiyle hayatı farklı boyutlarıyla yaşamaya başlayacaktır. Sevdiğini toprağa verdikten sonra ailesinin ve Agah Dede’nin tavsiyesi üzerine İstanbul’a amcasının yanına gelir. İstanbul’daki en yakın dostu kuzeni ve süt kardeşi olan Serdem’dir. Serdem, Saltık Buğra’nın içinde bulunduğu ruh halinin farkındadır ve bu durumun Saltık’ın hayatında herhangi bir yer teşkil etmeyen İlahî değerlerin farkına varıp hayata geçirmemesinden kaynaklandığını ona anlatmak için elinden geleni yapar. Serdem’in dostane çabalarıyla Saltık gerçekle bağdaştıramadığı İlahî emirleri gururundan dolayı uygulayamadığını anlar ve Rabbine secde etmenin güzelliğini yaşamaya başlar. Kahramanımız hayatına Sanem’den sonra kimse giremez diye düşündüğü sırada Meryem’le tanışır… İki farklı inancı paylaşan Saltık ve Meryem hidayet üzere ortak bir noktada buluşurlar… Yaratıcı huzurunda O’na en yakın oldukları ânın secde ânı olduğunu anlayarak hayatlarıyla ilgili önemli bir karar alırlar… “O’na Secde Yakışıyor” , kulun, Rabbi huzurunda kalbinde zerre kadar kibir ve gurur olmaksızın secde edişine ve huşû içinde: “Yüceler Yücesi Rabbim! Seni kullara ait olan bütün noksan sıfatlardan tenzih ediyor, Seni en güzel isim ve sıfatlarınla anıyorum” diyebilmesine, dikkatleri çekiyor.
166.50 ₺ -
Mavi Gözyaşı
Ahmed Günbay Yıldız bu eserinde değişik bir kompozisyonla karşımıza çıkıyor. Yaratılışın tabii bir sonucu olarak, hiç karşılık beklemeyen, hep kendinden veren babanın sevgisi... Ve kendilerini büyütene kadar üzerlerine titreyen bu babaya yüreklerindeki sevgiden yeterince pay ayıramayan evlatlar... Bir de bir genç kızın nakış nakış işlediği tertemiz sevgisi... Ahmed Günbay Yıldız′ın bu eseri bir sevgi mozaiği...
214.60 ₺ -
Kiralık Hayaller
Ahmed Günbay Yıldız′ın “Kiralık Hayaller” adlı yeni romanında, memleketini terk etmek zorunda kalmış onurlu bir gencin hayallerini gerçekleştirme uğrunda verdiği hayat mücadelesinin beklenmedik serüvenini bulacaksınız. “Asalet neydi? İnsanlar asaletleriyle mi doğarlardı? Yoksa kişi yaşamaya çalıştığı hayatla mı hak etti bu sıfatı? Kral çocukları, padişah çocukları, paşa çocukları… Ya da hayatın imkânlarıyla kuşatılan insanların vazgeçilmez hakları mıydı yoksa asalet?..” Cesur ama toy bir delikanlı olan Semih′in zihnini meşgul eden ve cevabını bulmaya çalıştığı sorulardı bunlar… Semih, yaşadığı ilçede haksızlıklara karşı kararlı duruşuyla temayüz etmiş ve tüm tehditlere rağmen vazgeçmemişti yürümeye çalıştığı yoldan. İlçe′nin en güçlülerinin karşısına çekinmeden çıkmış, düşündüklerini korkusuzca dile getirmişti herkesin titrediği ağalar karşısında… Ve bedel olarak memleketinden sürgün edilmişti. Onun tek hayali vardı artık: Önünde herkesin saygıyla eğildiği biri olarak doğduğu topraklara geri dönmek…
222.00 ₺ -
Kayıp Sabahlar
Ahmet Günbay Yıldız’ın kaleminden; aile ilişkileri, ahlak, insana verilen değer üzerine düşündürücü bir roman… Her istediğini elde edebilen ancak mutlu olamayan bireyler; maddiyat hırsının peşine düşülerek işlenen suçlar; yaşanan ahlaki çöküntüye inat onurunu, çalışma azmini ve saflığını yitirmeden iyiliği ve güzelliği yaymaya çalışan insanlar romanın temel taşlarını oluşturuyor. Varlıklı ancak parçalanmış, geçmişinde karanlık sırlar barındıran bir ailenin kızları, onların arkadaşları ve söz konusu ailelerin yollarının kesişmesi çevresinde gelişen olaylar. “Kayıp Sabahlar”, maddiyat, ahlak, doğruluk, aile ilişkileri gibi kavramları sorgularken, okuyucu soluksuz ve düşündürücü bir serüvene davet ediyor.
277.50 ₺